No account yet? Register
Rengârenk çiçeklerim vardır. Bol yağmur alan yerlerde yetişirim. Kuzeyde Karadeniz kıyılarını çiçeklerimle süslerim. Kafkas gülü de dedikleri olur bana. Çiçeklerimin sarı, mor, beyaz, pembe renklerine aldanmayın. Güzel göründüğüm kadar tehlikeliyimdir de.
Çok eski çağlardan beri tanınırım. Atinalı Ksenofon M.Ö.401 yılında, Perslerden kaçarken yedikleri baldan etkilenen Yunan askerinin yaşadıklarını Anabasis (Sefer) adlı eserinde şöyle anlatır: “Bu köylerde onları şaşırtan bir tek şeyle karşılaştılar, birçok kovan vardı ve bu kovanlardaki peteklerden bal yiyen askerler kustular, ishal oldular ve içlerinden hiç biri ayakta duramıyordu. Az yiyenler kör kütük sarhoş olmuş insanlara, çok yiyenlerse azgın çılgınlara, hatta can çekişen insanlara benziyorlardı. Bu durumda birçoğu bozgun sonrasındaymış gibi yere serilmiş büyük bir umutsuzluk başlamıştı. Ertesi gün kimsenin ölmediği görüldü ve sarhoşluk yaklaşık bir gün önce başladığı saatte geçti. Üçüncü ve dördüncü gün müshil almış gibi bitkin düşmüş halde ayaklandılar.”
Güzel renkli görüntümün sakladığı zehrime önceleri andromedatoksin dediler. Sonra adını grayanatoksin olarak değiştirdiler. Zehir acıdır ama bala katarsan herkese yedirebilirsin. Nitekim zehrimi insana balla taşırım. Arılar yapar bu işi. Nektarımı kullanarak yaptıkları balla ulaşırım insanın vücuduna.
Sadece nektarım değildir zehirli olan. Bitkimin tüm parçaları zehirlidir. Bitkimin yapraklarını yiyen geviş getiren çiftlik hayvanları ve kuşlar da etkilenirler. Bu nedenle adım yer yer, kuzu katili dana katiline çıkmıştır. Çiçeğimin yapraklarını yiyen küçük çocuklar da etkilenir.
En sık balın içine saklanarak girerim insanoğlunun vücuduna. En sevdiğim yer hücre membranlarındaki sodyum kanallarıdır. Sodyum kanallarının grup II reseptör bölgesine bağlanır toksinim olan grayanatoksin.
Mide ağrıları, bağırsak hastalıkları, şeker hastalığı ve hipertansiyonu tedavi ettiğine inandıkları için bile bile yerler bazı insanlar balımı. Etkilemem için 5 ila 30 g arasında zehrimin bulunduğu baldan yemesi yeterli olur. Yarım saatle iki saat içinde, bağlandığım sodyum kanallarının sodyumun geçirgenliğini artırması ve kalsiyumun hücreye girişini kolaylaştırmasıyla ağızda ve dudak çevresinde uyuşukluklar başlar. Gastrointestinal sistemi etkilememle bulantı, kusma, terleme ve ishal görülür.
Kalbe ulaştığımda sodyum kanallarının geçirgenliğinin artması membran repolarizasyonunu engeller. Bu nedenle hücre depolarizasyonu devam eder. Böylece hücre içerisine sodyum akışı kesilmez. Sinoatrial nodda aksiyon potansiyelinin zayıflamasına neden olurum. Sinüs nodu fonksiyonlarını bozduğumda kalp hücreleri nodal ritim, junctional ritim gibi anormal ritimlerle kalbi çalıştırmaya devam eder. Kalp atımı yavaşladığı için bradikardi görülür. EKG’de ritim analiziyle tanır etkilerimi hekimler. Digoksin zehirlenmesine benzer her tür ritim bozukluğu yapabilirim. Zehrimin vücuda girdiği miktara bağlı olarak EKG’de sinüzal bradikardi, AV bloklar, “Wolf Parkinson White (WPW)” sendromu, T sivriliği ve ST değişikliklerini bilen gözler EKG’de fark eder.
Ancak beni tanıyan hekimler, çiçeklerimden yapılan balı yiyip yemediklerini hastalarına sorarlarsa aradaki ilişkiyi kurabilirler. Yoksa hiçbir özgül laboratuvar testiyle beni tanıyamazlar. Laboratuvar testlerini diğer hastalıkları dışlamak için kullanırlar. Bilmezlerse düşünemezler, düşünemezlerse soramazlar.
Kalp vücuda kan gönderemediği için baş dönmesi halsizlik, senkop şikâyetleriyle doktora giderler beni ballın içinde vücuduna alanlar. Geçici körlük, görmede bulanıklık yapabilirim. Kaslarda güçsüzlük nedeniyle ağır ve yavaş hareket edebilir balımdan yiyenler.
Eğer çok yemişlerse balımdan, yüksek dozda zehrim vücuda girdiği için, sürrenal medulladan epinefrin salgılatarak taşikardi ve hipertansiyon oluştururum. Kollaps ve şok yaptığım da olur.
Bilgili ve deneyimli hekimler akut miyokart enfarktüsü ve akut bradiaritmilerde akıllarına getirir beni. Detaylıca sorgularlar hastalarını.
Tedavim semptomatiktir. Ağır olmayan hastalarda belirtiler bir tedaviye gerek olmadan 12-24 saat içinde kaybolmaktadır. Beni yiyenler hastaneye ulaştıklarında, acil tıp hekimleri “güvenlik çemberine” alırlar hemen. Tedavi odasına götürürler ve yaşamsal fonksiyonları sürekli izlemek için monitörize ederler. Aktif kömür tedavimde kullanılmaktadır.
Hipotansiyonu düzeltmek için etkilenen kişilere 10-20 ml/kg izotonik solüsyonlar verilir. Sıklıkla hidrasyonla etkilerim ortadan kaybolur. Yanıt alınamadığında nadiren de olsa vazopresör ilaçlar kullanılır. Ciddi durumlarda norepinefrin gibi direk vazopresörler, dopamin gibi indirek vazopresörlere göre daha hızlı yanıt sağlar.
Atropine iyi yanıt verir beni yiyen hastaların bradikardik kalpleri. 0,5 mg atropin IV 3-5 dk’da bir verilebilir. Toplamda en çok 3 mg uygulanır.
Nadiren de olsa atropine yanıt vermeyen ya da AV tam blok gelişen hastalarda eksternal pace takıldığı olmuştur.
Vücuduna girerek etkilediğim insanlar kardiyak output ve kan basıncı desteklendiğinde, 24 saat içerisinde sekelsiz iyileşirler.
Ben orman gülü: Latince adımla “Rhododendron”. Eski Yunan’dan beri bilinirim. Gelecekte de hep karşınıza çıkacağım. Kalbi yavaş atan, tansiyonu düşük birisini gördüğünüzde, güzel renklerim gelsin gözünüzün önüne.
Yararlanılan kaynaklar:
- www.micromedexsolutions.com
- http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16457936
- Nerede Üretilen Ballar Deli Çıkabilir
- Gunduz A, Turedi S, Russel RM, et al: Clinical rewiev of grayanatoksin/mad honey poisoning past and present. Clin Toxical (Phila) 2008; 46 (5): 437-442.
- http://www.rhododendron.org
Bir Yanıt
Hocam harika bir yazı olmuş Ormangülü’nün dilinden ? Acilci net deki canlı yayın dersinden geldim, bundan sonra bradikardik ve hipotansif hastada aklıma Ormangülü’nün güzel renkleri gelecek 🙂