blank

Esra Ersöz Genç | 25 Mayıs 2025

Tarihin Kırılgan Bedenleri: Efsane ve Gerçek

blank
13 dk

Bir liderin sarsak adımları, bir ressamın titreyen fırça darbeleri ya da bir tarihin durmaksızın tekrarlayan sözleri… Belki de tüm bunların ardında yalnızca karakter değil; bedenin kırılganlığı vardı. Tarih kitapları zaferleri ve fikirleri anlatırken, o fikirlerin ve fetihlerin ardındaki insanın sağlıkla sınavını çoğu zaman göz ardı edilir. Oysa kimi zaman bir imparatorun dizindeki ağrı savaş planlarını değiştirmiş, kimi zaman bir müzisyenin işitme kaybı ölümsüz eserlerin ilhamına dönüşmüştür.

Tarihin Kırılgan Bedenleri: Efsane ve Gerçek başlıklı bu yazımızda; antik Mısır’dan Roma’ya, Mezopotamya’dan Çin’e; bilimsel bulgularla desteklenen ya da güçlü tarihsel kayıtlarla iz bırakmış hastalıkları olan önemli şahsiyetleri derledik. Lanetli mumyaların, delilikle suçlanan kralların ve “deli dâhi” sanatçıların ardındaki gerçekleri, tıbbın ışığında yeniden okuyoruz. Efsaneleri aralıyor, kemiklerdeki izleri, papirüsteki reçeteleri ve modern tıbbın retrospektif analizlerini bir araya getiriyoruz.

Çünkü bazen tarihi anlamak için savaş alanına değil, otopsi masasına bakmak gerekir.

Amenhotep III (M.Ö. 1390–1352, Firavun)

XVIII. Hanedan döneminin 9. hükümdarı olarak hüküm sürmüş firavundur.​1​ III.Amenhotep tüm Mısır firavunları içinde günümüze en çok kendi heykelini bırakan firavun olmakla tanınmıştır.​2

Hayatının son dönemlerinde diş problemleri çektiği bilinen Amenhotep, bir çok firavun gibi Difüz
idiyopatik iskelet hiperostozu (DISH)’nda muzdaripti. Eski dönemlerde Ankilozan Spondilit tanısı alan firavunlar; modern görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ile doğru tanılarına geç de olsa kavuştular.​2,3​

blank
Diffüz idiyopatik iskelet hiperostozu teşhisi konulan mumyalanmış Kral III. Amenhotep’in (MÖ 1390-1352) torasik omurgasının lateral projeksiyonunu gösteren 3 boyutlu tomografi görüntüsü.(Görsel : Sahar N Saleem, Zahi Hawass, Artrit ve Romatoloji)​3​

DISH, omurlar ve eklemlerdeki bağ dokusunun kireçlenmesiyle ilerleyen, genelde ileri yaşta görülen nispeten hafif seyirli bir durumdur (ağrı dışında ciddi yakınmaya yol açmaz).​3​

Her ne kadar hayatının son günlerinde DISH nedeniyle hafif ağrıları ve kısıtlılıkları olsa da Amenhotep ileri yaşlarda yaşamını yitirmiş ve ileri yaşlarda dahi aktif seferler yapmaya devam etmiştir.​3​

III. Amenhotep son yıllarında ciddi diş sorunları, eklem rahatsızlıkları ve muhtemelen obezite çekti. Diş sorunlarının onu öldüren bir apseye yol açtığı öne sürülmüştür, ancak bu tartışmalıdır.​2,3​

Tutankhamun (M.Ö. 1341–1323) – 18. Hanedan Firavunu

Antik Mısır’ın genç firavunu Tutankhamun, 18. hanedan döneminde hüküm sürmüş ve krallığı boyunca yeni tapınak inşası gibi dini reformlar gerçekleştirmiştir. Küçük yaşta tahta geçmesi ve erken ölümü nedeniyle arkeolojik dünyada büyük ilgi uyandırmıştır.​3​

Tutankhamun’da pes planus, bel bölgesinde hafif eğrilik (kifoskolyoz) ve ayak kemiklerinde nekroz saptanmıştır. Tutankhamun’un hareket kabiliyeti kısıtlıydı; medikal incelemeler ayak kemiklerindeki anomaliler nedeniyle baston kullandığını işaret etmektedir. Plasmodium falciparum enfeksiyonu bağışıklık sistemini zayıflatmış, buna eşlik eden diz kırığı ise şiddetli komplikasyonlara neden olmuştur.

Ölümünden hemen önce geçirdiği düşünülen travmatik sağ diz kırığı ve Plasmodium falciparum enfeksiyonu olduğu moleküler incelemelerde doğrulanmıştır.​4​ Bu bulgular tutanaklara göre, hem ağır
travmanın hem de sıtma enfeksiyonunun ölümüne yol açmış olabileceğini göstermektedir.​4​ Bu bilimsel bulgular, firavunun ölüm nedeninin cinayet değil hastalık ve kaza olduğunu ortaya koymaktadır. ​4​

Büyük İskender (M.Ö. 356–323) – Makedonya Kralı

blank
İskender Mozaiği’nden detay
(Issus Muharebesi mozaiği – Museo Archeologico Nazionale – Napoli)

Makedonya’dan yola çıkıp Pers İmparatorluğu’nu dize getiren, Gaugamela’dan Hindistan’a uzanan savaşlarla Helenistik kültürün tohumlarını atan Büyük İskender’in ani ölümü, yüzyıllardır efsaneler ve entrikalarla anılır. Ancak modern tıp, bu efsanelerin arasından gerçeğe ışık tutuyor.

İskender’in Babil’deki son günleri, antik kaynaklara göre yüksek ateş, halsizlik ve bilinç değişiklikleriyle geçmiştir. Yaklaşık iki hafta süren bu tablo, sonunda komayla sonuçlanmıştır. Zehirlenme mi, suikast mı, yoksa tanrılardan gelen bir lanet mi? Bunlar tarih boyunca çok tartışıldı. Ancak Cunha ve meslektaşlarının retrospektif klinik analizlerine göre tablo enfeksiyon etiyolojisiyle daha fazla örtüşüyor.​5​

En güçlü aday: tifo ateşi. Salmonella typhi bakterisinin neden olduğu bu hastalık, uzun süren yüksek ateş, dalgınlık ve bilinç bozukluğu ile seyreden, bulaşıcı ve ölümcül bir enfeksiyondur. Alternatif hipotezler arasında Batı Nil virüsü gibi viral ensefalit tabloları da yer alsa da; semptomların süresi, seyri ve progresyonu tifoya çok daha uyumlu görünmektedir.​5,6​

Ölümü sadece bir insanın kaybı değildi; ardında varisi olmayan bir taht, paylaşılmak üzere dört bir yana savrulmuş bir imparatorluk bıraktı. İskender’in planladığı medeniyet sentezi, onunla birlikte mezara gömüldü. Onun hastalığı, sadece bir bedenin değil, tarihin de yönünü değiştirdi.

Zehirlenme söylentileri hâlâ popüler kültürde yaşamaya devam etse de; bugün elimizdeki kanıtlar, genç yaşta ölen bu büyük liderin sonunu doğal bir enfeksiyonun getirmiş olabileceğini gösteriyor. Bir kez daha, tarih bir doktorun gözünden yeniden yazılıyor.

Julius Caesar (M.Ö. 100–44)

Roma’nın kaderini elinde tutan adam; Gaius Julius Caesar sadece bir komutan, bir hatip ya da bir politikacı değildi. Aynı zamanda, zaman zaman vücudunun ona ihanet ettiği bir adamdı.

Antik kaynaklara göre Caesar yaşamı boyunca en az üç kez nöbet geçirdi.​7​ Bu ataklar günümüz nörolojisine göre parsiyel epileptik nöbetlerle uyumlu görünüyor. O dönemde epilepsiye “morbus comitialis” yani halkın toplandığı meclis hastalığı denmesi de ilginçtir; çünkü bu durum çoğu zaman tanrısal bir işaret olarak yorumlanırdı.​8​ Plutarch, Suetonius ve Appianus gibi dönemin tarihçileri Caesar’ın nöbetlerini detaylarıyla aktarır. John Hughes’un klinik yorumlarında bu tanı, modern epilepsi sınıflandırmalarıyla karşılaştırıldığında da oldukça tutarlı görünmektedir.​7,8​

Bu nöbetlerin onu politik arenadan silmeye yetmediği açıktır. Aksine, halkın gözünde tanrıların işaretini taşıyan bir lider olmak onun karizmasına katkı sağlamış olabilir. Meclis oturumlarında bayılmaları ve savaş sırasında gelişen kısa süreli bilinç değişiklikleri onu zayıf değil, kaderle temasta bir lider gibi göstermiştir. Epilepsi tarihte belki de ilk kez bir güç belirtisi olarak kabul edildi – en azından Caesar için.

Ölümü ise hastalığından değil, bir grup senatörün hançerinden gelmiştir. “Et tu, Brute?” sözüyle hatırlanan suikastı, epilepsiyi değil ihaneti tarih kitaplarına yazdırmıştır.

Claudius (M.Ö. 10 – M.S. 54)

Roma tahtına saklanarak geçen, alay konusu olmuş bir adamdı Tiberius Claudius, çocukluk yıllarından itibaren kekemeliği, tik benzeri hareketleri ve garip jestleriyle çevresindekilerin küçümsemesine maruz kalmıştı. Suetonius’un betimlemelerine göre; dizleri titrer, sesi çatallanır, öfkelendiğinde ağzından köpükler saçılırdı.​9,10​

Uzun yıllar epilepsi ya da serebral palsi gibi tanılarla açıklanmaya çalışılan bu belirtiler, günümüzde Tourette sendromuna çok daha fazla benzetiliyor. Modern nöropsikiyatrik analizler, Claudius’un istemsiz motor hareketleri ve vokal tiklerini, stresle şiddetlenen davranış kalıplarını Tourette sendromunun klasik örneği olarak yorumluyor.​10,11​

Ancak hastalığı, onun imparatorluğa hâkim olmasını engellemedi. Britanya’nın fethi, adalet reformları ve imar faaliyetleri onun dönemine damga vurdu.​12​ Claudius’un hikâyesi, bedensel farklılıkların zayıflık değil; yanlış anlaşılan bir çeşit güç olabileceğini hatırlatıyor bize.​9–11​

Qin Shi Huang (M.Ö. 259–210, Çin İmparatoru)

Çin’in ilk imparatoru, dünyanın en büyük mezar ordusunu yaptıran, Büyük Çin Seddi’nin temellerini atan, ama ölümsüzlük uğruna kendi sonunu hazırlayan adam. Tarihçi Sima Qian’a göre Qin Shi Huang, ölümsüzlüğü vaat ettiğini düşündüğü cıvalı karışımları düzenli olarak tüketiyor, saray eczacıları da ona “yaşam iksiri” adı altında bu metal bileşenleri sunuyordu.​13​

Modern jeo-kimyasal analizler, imparatorun mezar kompleksinde anormal derecede yüksek cıva seviyeleri olduğunu doğruluyor.​14​ Bu bulgular, Qin Shi Huang’ın ölümünün ardında kronik cıva zehirlenmesi olabileceğini gösteriyor. Cıva, sinir sistemine zarar vererek titreme, davranış bozuklukları ve psikoz benzeri tablolar oluşturabilir. (ağır metal zehirlenmeleri hakkında daha fazla bilgi için bu yazımıza göz atabilirsiniz) Bazı kaynaklar, onun paranoya ve duygu durum değişiklikleriyle tanımlanan son dönemini bu zehirlenmenin belirtileri olarak yorumluyor.​13​

Francisco Goya (1746–1828, Ressam)

Karanlık tabloların ressamı, deliliğin sınırındaki sanatçı Goya; sadece İspanyol sarayının baş ressamı değil; aynı zamanda kendi bedeninde çözülememiş bir tıbbî bilmecenin taşıyıcısıydı.

1792 yılında geçirdiği ani bir hastalık sonrası Goya’da işitme kaybı gelişti. Kulağındaki uğultular, dengesizlik ve nihayetinde tam işitme kaybı, onu yavaş yavaş sosyal hayattan kopardı. Ancak bu fiziksel çöküşün yanında zihinsel dünyası da değişti: Paranoia, depresyon atakları, halüsinasyonlar ve artan izolasyon dönemi baş gösterdi. Sanatı da bu dönüşümü yansıttı — “Los Caprichos” dizisindeki grotesk ve kabusvari imgeler tam da bu döneme aittir. ​15​

blank
Los Caprichos by Francisco Goya, 1799, via The Metropolitan Museum of Art, New York

Tıbbi literatürde bu tabloya en sık atfedilen tanı Susac sendromudur: Genç erişkinlerde görülen, ani sensorinöral işitme kaybı, retinal damar tıkanıklıkları ve ensefalopatiyle seyreden otoimmün bir vaskülopati.​16​ Alternatif olarak Cogan sendromu, Meniere hastalığı ya da otoimmün iç kulak hastalıkları da öne sürülmüştür. Ancak Goya’nın yaşadığı ani bilateral işitme kaybı, eşlik eden nöropsikiyatrik belirtiler ve ataklarla seyreden progresyon, Susac sendromunu daha olası kılar.​15​

Goya’nın yaşamının son 35 yılını sağır olarak geçirdiği biliniyor. Tıbbî açıdan kesin tanı koymak mümkün değil, ama retrospektif bakışla bugün onun geçirdiği hastalık yalnızca kulaklarını değil, sanatını, hatta İspanyol resminin yönünü de değiştirmiştir.

Ludwig van Beethoven (1770–1827)

Dünyayı sessizliğe gömmüş bir besteci Beethoven; yalnızca senfoni tarihinin değil, tıbbî tartışmaların da odağındaki bir figürdür. 26 yaşında başlayan işitme kaybı zamanla ilerledi; 44 yaşına geldiğinde çevresindeki konuşmaları duyamıyor, notalarını artık yalnızca içsel işitme ile bestelemeye çalışıyordu.

Beethoven yazdığı mektuplarda “gürültü ve çınlamadan başka hiçbir şey duymuyorum” derken; sosyal izolasyon ve depresyon da hayatına eşlik etmişti. Otopsi raporunda her iki işitme sinirinin (özellikle sol tarafta) incelmiş ve demiyelinize olduğu, östaki tüpünün daraldığı ve mastoid hücrelerinin vasküler olduğu bildirilmiştir.​17​ Tüm bu bulgularla uyumlu şekilde, güncel sistematik derlemelerde en olası tanı olarak kronik kurşun zehirlenmesi öne çıkmaktadır.​17​

ABD Argonne Ulusal Laboratuvarı’nda yapılan analizlerde Beethoven’a ait saç ve kemik örneklerinde anormal derecede yüksek kurşun düzeyleri tespit edilmiştir. O dönemde şaraplarda tatlandırıcı olarak kullanılan kurşun asetat, özellikle bağırsak şikâyetleri olan Beethoven’da, nörosensoriyel işitme kaybına neden olacak kadar sistemik etki oluşturmuş olabilir.​18​

Alternatif hipotezler arasında otoimmün iç kulak hastalıkları, Paget hastalığı ve otoskleroz yer alsa da; bu hastalıklar Beethoven’ın başlangıç yaşı, semptom progresyonu ve otopsi bulgularıyla tam olarak örtüşmemektedir.​17​ Sifiliz gibi 19. yüzyılda popüler olan açıklamalar ise günümüz kanıtlarıyla artık geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Bugün elimizde hâlâ net bir tanı yok; ama Beethoven’ın sessizliği, hem tıbbın hem sanatın en yüksek perdelerinden birini hâlâ duyuruyor.

Vincent van Gogh (1853–1890)

blank
Sunflowers by Van Gogh

Ayçiçeklerinden yıldızlı gecelere uzanan fırça darbeleriyle bir ömrü boyayan Van Gogh, tıbbî anlamda da çözülmeyi bekleyen bir bilmecedir.

Hayatının büyük bölümünde duygudurum değişimleri, huzursuzluk, halüsinasyonlar ve sosyal çekilme yaşayan Van Gogh’un tıbbî geçmişi, yalnızca sanatına değil, nöropsikiyatri literatürüne de damga vurmuştur. Arles’teki kulak kesme olayı, Saint-Rémy’deki yatış süreci ve kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarda geçen ifadeler, bugünkü psikiyatri metinlerinin retrospektif tanı örnekleri arasında yer alır.

Van Gogh’un eserlerinde sarı rengin aşırı baskınlığı, yalnızca sanatsal bir tercih olmayabilir. Ksantopsi adı verilen “her şeyi sarı görme” durumu, o dönem sık kullanılan digitalin yan etkilerinden biridir. Van Gogh’un doktoru Dr. Gachet’nin portresinde elinde tuttuğu dijitalis bitkisi de bu teoriyi destekleyen sembolik bir işaret olarak yorumlanır.​19​ Ayrıca 19. yüzyılda kullanılan antiparaziter ilaç santonin de benzer etkiler gösterebilir. Absinthe ise uzun süre sorumlu tutulmuş olsa da modern analizler thujone düzeyinin çok düşük olduğunu ve ksantopsi için yeterli olmadığını göstermektedir.​20,21​

blank
Portrait of Dr. Gachet, 1890 by Vincent van Gogh

Van Gogh’a zamanla birçok tanı yakıştırıldı: bipolar bozukluk, şizoaffektif bozukluk, temporal lob epilepsisi, borderline kişilik örüntüsü, hatta kurşun zehirlenmesi. Nolen ve arkadaşlarının sistematik derlemesinde, ataklarla seyreden duygudurum dalgalanmaları, üretkenliğin yükseldiği manik dönemler ve psikotik belirtilerle bipolar I bozukluk tanısının en kuvvetli olasılık olduğu vurgulanıyor.​21​ . Bazı araştırmacılar ise halüsinasyonlar ve duygudurum dışı sanrılar nedeniyle şizoaffektif bozukluk tanısını önermektedir.​22​

Öte yandan, doktorlarının döneminde “gizli epilepsi” olarak nitelendirdiği tablonun, günümüzde temporal lob epilepsisi ile örtüştüğü düşünülüyor.​23​ Van Gogh’un yoğun şekilde kurşun içeren boya ve absinthe tüketimi de göz önüne alındığında, plumbizm (kurşun zehirlenmesi) ve buna bağlı nörotoksisite de belirtilerini ağırlaştırmış olabilir.​19​

Tanısı hâlâ kesin değil. Ancak bir gerçek var: Van Gogh’un iç dünyasında olup bitenler yalnızca bir patoloji değil, aynı zamanda sanat tarihinin en güçlü renklerinden biri haline gelmiştir.

Son Söz

Tarih, çoğu zaman güçlülerin zaferlerini ve düşünürlerin fikirlerini anlatır. Ama unuttuğumuz bir şey var: O zaferleri kazananlar, o fikirleri doğuranlar da birer insandı. Ateşlenen bedenler, ağrıyan eklemler, işitilmeyen senfoniler ve delilikle çizilen portreler… Belki de tarih, yalnızca büyük olaylar zinciri değil; aynı zamanda kırılgan bedenlerin direniş hikâyesidir. Modern tıp, yalnızca yaşayanları değil; geçmişin suskun tanıklarını da dinliyor. Mumyaların eklemlerinden, saç tellerindeki kurşuna; bir mektuptaki çarpık satırlardan mezar toprağındaki cıva izine kadar her şey bize bir şeyler anlatıyor. Kimi zaman bir tanının izinde yürürken, tarihin yön değiştirdiği anları keşfederiz. Ve o zaman anlarız ki: Tarihi yeniden yazmak için bazen yalnızca biraz bilim ve sorulmamış bir soru yeterlidir.


Kaynaklar

  1. 1.
    Egypt Museum – ancient Egypt art culture and history . Amenhotep III. Egypt Museum. Accessed 2025. https://egypt-museum.com/detail-of-statue-of-amenhotep-iii/
  2. 2.
    World History Encyclopedia   . Amenhotep III. World History Encyclopedia. Accessed 2025. https://www-worldhistory-org.translate.goog/Amenhotep_III/?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=tc
  3. 3.
    Saleem SN, Hawass Z. Brief Report: Ankylosing Spondylitis or Diffuse Idiopathic Skeletal Hyperostosis in Royal Egyptian Mummies of the 18th–20th Dynasties? Computed Tomography and Archaeology Studies. Arthritis & Rheumatology. Published online November 25, 2014:3311-3316. doi:10.1002/art.38864
  4. 4.
    Hussein K, Matin E, Nerlich A. Paleopathology of the juvenile Pharaoh Tutankhamun-90th anniversary of discovery. Virchows Arch. 2013;463(3):475-479. doi:10.1007/s00428-013-1441-1
  5. 5.
    Cunha B. The death of Alexander the Great: malaria or typhoid fever? Infect Dis Clin North Am. 2004;18(1):53-63. doi:10.1016/S0891-5520(03)00090-4
  6. 6.
    Plutarch. Lives. Alexander. Digital Loeb Classical Library. Published online 1919. doi:10.4159/dlcl.plutarch-lives_alexander.1919
  7. 7.
    Hughes J. Dictator Perpetuus: Julius Caesar–did he have seizures? If so, what was the etiology? Epilepsy Behav. 2004;5(5):756-764. doi:10.1016/j.yebeh.2004.05.006
  8. 8.
    Plutarch. Lives. Caesar. Digital Loeb Classical Library. Published online 1919. doi:10.4159/dlcl.plutarch-lives_caesar.1919
  9. 9.
    Suetonius. Lives of the Caesars 5. Claudius. Digital Loeb Classical Library. Published online 1914. doi:10.4159/dlcl.suetonius-lives_caesars_book_v_claudius.1914
  10. 10.
    Murad A. A neurological mystery from history: the case of Claudius Caesar. J Hist Neurosci. 2010;19(3):221-227. doi:10.1080/09647040902872775
  11. 11.
    Cavanna A, Servo S, Monaco F, Robertson M. The behavioral spectrum of Gilles de la Tourette syndrome. J Neuropsychiatry Clin Neurosci. 2009;21(1):13-23. doi:10.1176/jnp.2009.21.1.13
  12. 12.
    Dio Cassius. Roman History. Digital Loeb Classical Library. Published online 1914. doi:10.4159/dlcl.dio_cassius-roman_history.1914
  13. 13.
    Qian S. Records of the Grand Historian. 2nd ed. Columbia University Press.; 1993.
  14. 14.
    Zhao G, Zhang W, Duan Z, et al. Mercury as a Geophysical Tracer Gas – Emissions from the Emperor Qin Tomb in Xi´an Studied by Laser Radar. Sci Rep. Published online June 26, 2020. doi:10.1038/s41598-020-67305-x
  15. 15.
    Smith P, Chitty C, Williams G, Stephens D. Goya’s deafness. Pract Neurol. 2008;8(6):370-377. doi:10.1136/jnnp.2008.161349
  16. 16.
    Lambert L, Kernan C, Hartmann K, O’Connell S, Powell B. Vision Loss in an Infantryman With Complex Hearing Loss: Case Report and Review of Susac Syndrome. Mil Med. 2025;190(5-6):1300-1305. doi:10.1093/milmed/usaf015
  17. 17.
    Thomas J, Dazert S, Prescher A, Voelter C. Aetiology of Ludwig van Beethoven’s hearing impairment: hypotheses over the past 100 years – A systematic review. Eur Arch Otorhinolaryngol. 2021;278(8):2703-2712. doi:10.1007/s00405-020-06467-w
  18. 18.
    Stevens M, Jacobsen T, Crofts A. Lead and the deafness of Ludwig van Beethoven. Laryngoscope. 2013;123(11):2854-2858. doi:10.1002/lary.24120
  19. 19.
    Weissman E. Vincent van Gogh (1853-90): the plumbic artist. J Med Biogr. 2008;16(2):109-117. doi:10.1258/jmb.2007.007023
  20. 20.
    Arnold W. Vincent van Gogh and the thujone connection. JAMA. 1988;260(20):3042-3044. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/3054185
  21. 21.
    Nolen WA, van Meekeren E, Voskuil P, van Tilburg W. New vision on the mental problems of Vincent van Gogh; results from a bottom-up approach using (semi-)structured diagnostic interviews. Int J Bipolar Disord. Published online November 2, 2020. doi:10.1186/s40345-020-00196-z
  22. 22.
    Cooper Y, Agius M. Does Schizoaffective Disorder explain the mental illnesses of Robert Schumann and Vincent Van Gogh? Psychiatr Danub. 2018;30(Suppl 7):559-562. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/30439846
  23. 23.
    Bhattacharyya K, Rai S. The neuropsychiatric ailment of Vincent Van Gogh. Ann Indian Acad Neurol. 2015;18(1):6-9. doi:10.4103/0972-2327.145286

Bir yanıt yazın

YAZAR HAKKINDA

blank
Esra Ersöz Genç
Yazar
Ağrı’nın çorak topraklarında doğdu, gençliğini İzmir’in çiçekli dağlarında geçirdi. BAL’lı olmanın haklı gururunu yaşadıktan sonra Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesine başladı. Mecburi hizmetin mecburi olduğu yıllarda Iğdır’da, SSK hastanelerinin SSK olmadığı yıllarda Çekirge Devlet Hastanesi’nde çalıştı. Büyük heves ve umutlarla KTÜ Acil Tıp Kliniği’nde Asistanlığına başladı. Balıkesir’de DHY’sini tamamlayarak, İzmir’e döndü. Halen Menderes Devlet Hastanesi’nde Acil Uzmanı olarak görev yapmakta. Evli ve bir Merdan annesi.

BU YAZIYI DİNLE

SESLENDİREN

blank
Kerim Hasçelik
Acilcinin Sesleri
Kocaeli Üni de Acil Tıp asistanı

ETİKETLER