Bilindiği gibi STEMI hastalarında 1990’lı yılların başlarından beri oksijen tedavisi rutin olarak kullanılagelmiştir. Ancak son yıllarda bu yaklaşımımız değişmiş ve son çıkan kılavuzlarda açık şekilde hipoksi saptanmayan hastalarda rutin oksijen kullanılması önerilmemekte ve hatta rutin kullanılmasının zararlı olduğu belirtilmektedir. Aslında bu rutin oksijen kullanımındaki bu değişimin en önemli dayanağı aslında Stub ve arkadaşlarının 2015 yılında “Circulation”’da yayınladıkları çalışmadır. Bu çalışmadan önce yapılan kanıt düzeyi yeterli olmayan pek çok çalışma mevcuttu ama net bir bilgi elimizde yoktu. Nitekim yakın yıllarda yapılan bu konuyla ilgili Cochrane derlemesinin özeti “STEMI hastalarında rutin oksijen kullanımının faydası ya da zararı yönünde net bir kanıt yoktur” şeklinde idi. Kılavuzların yayınlandıkları yıllarda henüz protokol aşamasında olan (bu protokol “american heart journal” dergisinde yayınlanmıştı) ve geçtiğimiz aylarda yayınlanan DETO2X-AMI çalışmasının sonuçları ise merakla bekleniyordu.
DETO2X-AMI sonuçlarına bakmadan önce Stub ve arkadaşlarının AVOID çalışmasına yakından bakacak olursak; – ki bu çalışmanın son STEMI kılavuzlarının rutin oksijen kullanılmasının zararlı olduğu vurgusuna kaynak olan çalışma olduğunu tekrar hatırlatmakta fayda var – 9 adet 24 saat koroner anjiografi yapabilen merkezde yapılan, prospektif, randomize kontrollü bir çalışma. Bu çalışmaya 18 yaş üstü olan STEMI tanısı alan hastalar alınmış. Herhangi bir şekilde randomizasyon öncesi dönemde oksijen tedavisi verilen, saturasyon değerleri %94’ün altında olan, bronkospazmı olan veya bilinç değişikliği olan hastalar ise çalışmadan dışlanmış. Çalışmanın tedavi kollarına bakacak olursak; ilk grup 8L/dk olacak şekilde maske ile oksijen verilen grup. Oksijen verilme süresi randomizasyon ile başlayıp kardiyak kateterizasyonda işlem tamamlanana kadar sürüyor. Diğer grup ise rutin oksijen verilmeyen grup. Ancak bu grupta randomizasyona dahil edilme noktasından sonra herhangi bir aşamada satürasyon değerleri %94 altına düşen bir hasta olursa 4L/dk nazal kanülle ya da 8L/dk maske ile oksijen uygulanmış. Sonuç itibari ile oksijen tedavi koluna 218 hasta oksijen verilemeyen tedavi grubuna 223 hasta olacak şekilde çalışmaya hasta dahil edilmiş.
Çalışmanın genel sonlanım noktaları için ise Troponin pik değerleri arasındaki fark, CK değerleri arasındaki fark ve son olarak 6 ay sonra çekilen kardiyak MR sonrası ile infarkt alanı arasındaki fark olarak belirlenmiş. Uzatmadan söylemek gerekirse troponin değerleri hariç hem MR’da hesaplanan hem de CK değerleri açısından oksijen almayan hasta grubunda değerler daha iyi. Yani çalışmanın özeti rutin oksijen kullanımı infarkt alanını genişlemesine neden olabiliyor (Tablo-1). Burada bir uyarı örneklem büyüklüğü troponin değerlerine göre hesaplanmış. 6. Ayda kardiyak MR çekilen hasta sayısı ise hesaplanan değerin ancak 3’te 1’i. Ayrıca ikincil sonlanım noktaları olan ciddi kardiyak olay, ölüm, ejeksiyon fraksiyonu, sol ventrikül kitle açısından anlamlı bir çıkmadığını da belirtmek gerekiyor.
Peki DETO2X-AMI çalışmasının sonuçları neyi gösteriyor? Çünkü bu çalışmanın net sonuçlarını inceleyen bir kılavuz henüz çıkmadı. Kılavuzu değiştirebilecek sonuçlara sahip mi? Hofmann ve arkadaşlarının çalışması Mayıs ayında European Heart Journal’da yayınlandı. Çalışmada 30 yaş üstü olan ve satürasyon değerleri %90 üstü olan ve herhangi bir solunum sıkıntısı olmayan STEMI hastaları dahil edildi. Oksijen tedavi kolunda 6L/dk açık maske ile 6-12 saat arası oksijen tedavisi uygulanırken diğer tedavi kolunda rutin oksijen tedavisi uygulanmamış. Çalışmanın birincil sonlanım noktalarına bakıldığında ise tüm nedenlere bağlı ölüm, MI nedeniyle tekrar hastaneye yatış, kardiyojenik şok ve stent trombozu olarak belirlenmiş. Sonuçlara bakıldığında 1361 hasta oksijen grubunda 1446 hasta ise oksijen tedavisiz grupta incelenmiş. Primer sonlanım noktaları açısından bakıldığında ise hem 30 günde hem 1 yılda hem de 1357 günde her iki grup açısından fark bulunmamış. Sekonder sonlanım noktalarına bakıldığında da troponin değerleri veya kardiyojenik şok gelişme açısından belirgin bir fark saptanmamış. Bununla birlikte sadece oda havasında takip edilen hastalarda %4’e %2.6 olacak şekilde daha fazla inotrop ihtiyacı olduğu saptanmış (p:0.03). (Tablo-2 ve 3).
Sonuç olarak DETO2X-AMI çalışması ile birlikte elimizde netleşen bilgi normoksemik olan STEMI hastalarında rutin oksijen kullanımının bir faydası olmadığı yönünde. Ancak mevcut kılavuzların “zararlı” vurgusu mevcut bulgularla biraz fazla iddialı gibi görünüyor. Yani yıllardır yaptığımız gibi verdiğimiz oksijen tedavisi gerçekten hastaların infarkt alanını genişletiyor mu bunun içinde elimizde kaliteli bir kanıt düzeyi yok. Ancak azaltsa bile bunun klinik açıdan bir ölçülebilir sonlanım farkı yaratmadığını gösteren kanıtlarımız daha çok. Yani evet STEMI hastaları için gereksiz bir tedavi gibi duran rutin oksijen tedavisinin uygulanmış olması durumunda da korkunç bir hata yaptığımızı net söylemek mümkün değil.
İyi okumalar…
2 Responses
Elinize sağlık
Paylasim icin tesekkurler