fbpx
Favorilere Ekle (0)
Please login to bookmarkClose
Please login

No account yet? Register

“İnsanlı uzay uçuşlarında yaşanabilecek tıbbi problemlerin araştırılma zamanının geldiğine inanıyorum. Çünkü, insanlı uzay uçuşunun, sonunda bir gerçeklik haline gelip gelemeyeceğinin nihai ölçütü, mühendislik problemleri değil, insan bünyesinin sınırları olacaktır.”

Wernher von Braun, Uzay Tıbbı, 1951

Yuri Gagarin, 12 Nisan 1961’de ilk insanlı uzay uçuşunu gerçekleştirdiğinde; uzayın insan sağlığı üzerine ne gibi etkileri olacağı konusunda kimse pek bir şey bilmiyordu. 25 Mayıs 1961’de Kennedy, on yılın sonuna kadar aya yolculuk yapılması ve sağ salim yeryüzüne geri dönülmesi emrini verdi. ABD ile Sovyetler arasında kızışan “Uzay Yarışı”, “teorik olarak” doğru olan bir çok adımın, deneysel çalışmalar yapılamadan körlemesine uygulanmasına yol açtı. İnsan sağlığını düşünecek fazla vakit yoktu. Fiziksel olarak dayanıklı ve beden sağlığı mükemmel (görünen) insanların astronot seçilmesiyle, uzayda ortaya çıkabilecek tıbbi bakım ihtiyacı minimalize edildi (Berry et al. 2009).

Ancak 60 yıl içinde elbette çok şey değişti. Uzay yolculuğu artık “genç, sağlıklı, iyi eğitimli asker”lerin tekelinde değil. Katastrofik sonuçlara rağmen; Everest’in zirvesine, genci yaşlısı, hastası sağlıklısı “herkesin” ulaşabilmesinin önünün açıldığı günümüzde henüz böyle olmasa da, uzaya çıkmak isteyen herkese “Buyur buyur, para konuşur” denildiği bir yakın geleceği hayal etmek çok zor değil. Bugüne kadar uzay görevlerinde uzay aracı arızaları riskinin, insan sağlık sistemi “arızalarından” çok daha muhtemel olduğu düşünülerek hareket ediliyordu. Astronot seçim kriterlerinin “esnemesi” ve giderek daha uzun uzay uçuşlarının mümkün hale gelmesiyle, öngörülebilir sağlık sorunlarına karşı planlama yapmak artık yeterli gelmiyor. İhtiyacımız, bitkilerin uzay araçlarında yetiştirileceği ve ilaçların yerinde üretileceği bir gelecek (McNulty et al. 2021; Seoane-Viaño et al. 2022). 

blank
Boca Chica, Texas. Starship’in 20. prototipi sevenlerine burada merhaba diyor.

2009 yılına kadar sadece 7 “uzay turisti” uzay yolculuğu yapabilmiş ve Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) ulaşmıştı. Sonrasında durulan bu iştah, 2021’de yeniden alevlendi; sadece 2 yıl içinde, aralarında ünlü simaların da olduğu 40’dan fazla sivil kişi, “uzayın sınırı” olarak kabul edilen Kármán Çizgisi’ni geçmeyi başardı.

Bugün olur da yolunuz Boca Chica, Texas’a düşerse, SpaceX’in 122 metre uzunluğundaki Starship roketi prototipiyle tanışabilirsiniz. Elon Musk’ın uzun uzay yolculukları hayalinin beşiği olan bu merkezin lokasyonu, “yörüngeye engelsiz açık bir yol” sağlayabilmesi nedeniyle seçilmişti. Önümüzdeki yıllarda, sivil Mars yolculukları mümkün hale gelecekse, bunda Starship roketinden ve bugünlerin sivil uzay yolculuklarından edinilen bilgiler önemli bir yer tutacak.

Risk Değerlendirmesi

Bugüne kadar yapılan uzay yolculuklarının büyük çoğunluğu alçak dünya yörüngesine (LEO) yapıldı. Bu yolculuklarda, uzaya çıkış ve iniş sırasında girilen risk, uzayda geçirilen sürede yaşanabilecek sağlık sorunları riskinden açık ara daha fazlaydı. Dünyadan uzaklaşıldıkça; 3 alanda ek sorunlar yaşanıyor: Gerçek zamanlı iletişim, tedarik zinciri ve hasta ve yaralıların tahliyesi.

Bugüne kadar yaklaşık olarak 600 insan uzaya çıktı. Bu uçuşlarda 31 ölüm görüldü. Ancak tıbbi acilleri anlatırken, mortaliteyi baz almak elbette yeterli değil. Birçok olayda, uçuş ekibi felaketten kılpayı kurtuldu. Yaralanmalı kazaların çoğu, havalanma veya atmosfere yeniden giriş sırasında meydana geldi ve boğulma, kabin dekompresyonu ve künt travma gözlendi. Hatta bir olayda, hedefin 1.200 mil uzağına, 1,5 metre kar olan bir noktaya inen Rus Voskhod 2’nin bir kozmonotu, uzay aracından çıkmaya çalışırken kurtlar tarafından saldırıya uğradı. Bu acil durumların çoğu, temelde yeryüzünde gerçekleştiği için, standart Acil Tıp yaklaşımlarını uygulamak yeterliydi. Ancak uçuş sırasında, düşük yerçekimli ortamda yangınlar ve araç çarpışmaları gibi durumlara bağlı aciller de yaşandı. 

Denizaltılar, Antarktika seferleri, askeri havacılık ve ABD ve Rusya uzay uçuşu deneyimlerinden elde edilen verilerin meta-analizine dayanan hesaplamalar, önemli hastalık veya yaralanma oranının yaklaşık 0,06 olay/kişi-yıl olduğunu gösteriyor. Bu verileri altı mürettebat üyesini içeren 2,5 yıllık bir Mars görevine yansıttığımızda, önemli bir tıbbi olay ihtimali 0.9 kişi/görev gibi görünüyor. Başka bir deyişle, her Mars görevinde, bir önemli tıbbi olay beklenebilir (Summers et al. 2005).

Uzay yolculuğu yapan kişilerden elde edilen veriler hem standardize değil, hem de genellenebilirliği daha önce saydığımız sebeplerle oldukça düşük. NASA tarafından tıbbi risk değerlendirmesi için geliştirilen Entegre Tıbbi Model (IMM) bu eksiği çözmeye çalışsa da, hesaplar açık: Uzayda geçirilen süre arttıkça, riskler de katlanarak artıyor (Antonsen et al. 2022). 

1961-1999 yılları arasında; uzayda toplam 17 tıbbi acil durum rapor edilmiş. Bunlardan sadece 2’sinin travma olması, kayıt eksikliğini düşündürüyor. 2 Aritmi (2), pnömoni (4), selülit (1), ürosepsis (2) dikkat çeken tanılar… 

Patofizyoloji

Mikrogravitede, sıvıların baş yönünde yer değiştirmesi ile, diürez ve sistemik plazma hacminde %10 ila %20’lik bir azalma görülür ve pulmoner ve kardiyak hacimlerde geçici bir artış yaşanır. Tersine, santral venöz basınçta hafif bir düşüş ve hafif bir anemi ortaya çıkar. Başlangıçta görülen artmış atım hacmi sistolik basıncı yükseltir ve refleks kompansatuar vazodilatasyon sistemik vasküler direnci azaltır ve nabız basıncını genişletir. Arteriyel barorefleksler etkili olmaz ve nabız hızı ve kan basıncında düşüş gözlenir. Uzun uçuşlarda, düşük ardyük direnci ve azalmış sempatik outflow nedeniyle kardiyak atrofi ve fonksiyon kaybı yaşandığı varsayılsa da, henüz netlik kazanmamıştır. Tidal hacim %15 azalır, fizyolojik ölü boşlukta %18’lik bir azalma görülür ve solunum hızı biraz artar. Total vücut kalsiyumu ve kemik dansitesi biraz azalır, idrarda kalsiyum artar. Kas atrofisi gözlenir ve güçte %20 civarında düşüş görülür. Lenfositler sayıca azalırken, lökositler artar, ancak fagositoz yeteneği azalır. Sirkadiyen ritim ve uyku düzeni bozulur. Özellikle ilk 72 saatte barsak fonksiyonları yavaşlar.

Astronotların %75’i uçuş sırasında basit ilaçlar alırlar. Bazı sık kullanılan ilaçların, mikrogravite altında yan etki sıklığında artış olduğunu gösteren bulgular vardır (Summers et al. 2005). 

Aciller… Ama Hangi Aciller?

Uzayın kendine has koşulları ve tıbbi açıdan barındırdığı olağanüstü kısıtlılıklar, yeryüzündeki “acil” kavramı ile gökyüzündeki “acil” kavramının farklı olmasına yol açıyor olabilir mi? Genel bir kural olarak, yeryüzünde gördüğümüz her acil hastalığı, uzayda da görebileceğimizi düşünüyoruz. Kısıtlıklıklar açısından benzer oldukları için, ekstrem doğa şartlarında görev yapan personelin yaşadıkları acil durumlar, uzayda yaşanabilecekler konusunda da yol gösterici olabilir diye düşünülüyor.

Yapılan teorik çalışmalarda; ani kadiyak arrest, duman inhalasyonu, toksik maruziyeti, nöbet ve penetran göz yaralanmasının en yüksek potansiyel görev iptali ihtiyacına ve yüksek hayatta kalma potansiyeline sahip olaylar olarak öne çıkıyor (Robertson et al. 2020). 

Diş

Ekstrem koşullarda en sık görülen acil durumlar, diş ile alakalı olanlar. Örneğin, 100 İngiliz Polaris denizaltı devriyesinde, mürettebat üyelerine dayanılmaz diş ağrıları nedeniyle 30 dolgu ve yedi diş çekimi uygulanmış. ABD Polaris denizaltı programında, dişle ilgili acil nedeniyle hasta sevki ihtiyacı olmuş. Antarktika’da görev yapan ekiplerde de, diş çekimi ve dolgu ihtiyacı olmuş. Uzay yolculuklarında da benzer bir durum bekleniyor.

blank
Skylab 2 Komutanı Charles Conrad, Skylab Tıbbi Tesisinde Tıbbi Görevli Joseph Kerwin tarafından diş muayenesinden geçerken görülüyor.

Çevresel

Özellikle alçak yörüngede yüksek radyasyon maruziyeti mevcut. Ancak uzun uzay uçuşlarında daha düşük radyasyon maruziyetinin bekleneceği ifade ediliyor. Bugüne kadar akut radyasyon maruziyetine bağlı acil durum gözlenmese de, astronotların ilerleyen yaşamları için dikkat edilmesi gerektiği açık.

Uzay araçlarında, çeşitli toksik kimyasallara ve gazlara maruz kalma potansiyeli var. 1975 yılında,  Apollo-Soyuz görevindeki 3 Amerikalı mürettebat, yanlışlıkla nitrojen tetroksit gazına maruz kaldı ve kimyasal pnömoni nedeniyle %100 oksijen almaları ve ardından hastaneye yatırılmaları gerekti. Geçmişte yaşanan birkaç küçük yangında da hafif duman solunması olaylarıyla sonuçlandı.

Risklerden biri de Disbarizm. Araç dışı aktivite için kullanılan giysilerdeki nispeten daha düşük basınç, dekompresyon hastalığını presipite edebiliyor. 

Ortopedi

Uzayda şu ana kadar fraktür görülmemiş. Fraktür, kas ve tendon yaralanmalarının tanısında ultrason büyük yarar sağlayabilir (Yeryüzündeki bir hekimin yönetiminde herkes tarafından uygulanabilir) (Foale et al. 2005). Çıkık ve kırık redüksiyonlarının gerektirdiği manevraların yerçekimsiz ortamda uygulanması zordur. Günümüzde bunun için çeşitli cihazlar geliştirilmeye çalışılıyor. 

Kardiyoloji

Zorlu yaşam şartlarında kardiyovasküler olayların insidansı artış gösteriyor. Uçuşlar sırasında potansiyel ciddiyette aritmiler (SVT ve VT) görülmüş. Mesela Apollo 15 uçuşunda, bir astronot ventriküler bigemine atım yaşamış. Skylab’da ventriküler ektopik atım rapor edilmiş. Sovyetlerin Mir uzay üssünde ise bir kozmonot 14 atımlık bir ventriküler taşikardi yaşamış. 

Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri (USAF) havacıları arasında yaş grubuna göre bildirilen yıllık kardiyak olay oranı 30-34 yaş için %0,0054 iken, bu oran 50-54 yaş arasında %0,13’e yükseliyor. Tüm bu kardiyak olayların %21’ini ani ölüm vakaları oluşturuyor ve %61’i miyokard enfarktüsü olarak tanı alıyor. Yani yapılan titiz taramalar ve düzenli sağlık kontrollerine rağmen, bu popülasyonda bile koroner arter hastalığının ilk belirtisi çok sık olarak önemli bir kardiyak olay oluyor.

Merkür uzay uçuşunun henüz 30. saatinde bir astronotun ortostatik hipotansiyona bağlı presenkop yaşaması, dikkatleri bu duruma çekti. Bugün için atmosfere giriş sırasında hayatını kaybeden iki kozmonotun ölüm nedeninin de bu olduğu düşünülüyor. Sovyet uzay üssü Mir’den dönen bazı kozmonotların, dünyaya adaptasyon problemi nedeniyle günlerce yatarak tedavi gördükleri biliniyor. Askeri antişok pantolonları gibi bacakları sıkacak cihazlar ve midodrine gibi ilaçlarla çözüm aransa da, tam tedavisi daha kompleks gibi görünüyor. 

Cerrahi

Uzayda travma açısından en riskli bölge, uzay aracının dışı olarak kabul edilebilir. Tamir ve kenetlenme gibi görevler sırasında travma ve elektriksel veya kimyasal yanıklara maruz kalmak mümkün.

ABD denizaltı programında en sık görülen cerrahi acil, apandisit olmuş ve hatta Antarktika seferlerine katılanlar arasında apandisit nedeniyle ölüm vakası bile bildirilmiş. Bu nedenle, zun uzay uçuşları öncesi hangi “önleme” operasyonlarının yapılabileceği konusunda çeşitli çalışmalar yapılıyor (Reyes et al. 2021).

Uzayda ameliyat yapılabilir mi? Bir noktada buna ihtiyaç duyulabileceği düşünülüyor. Parabolik uçuşlar sırasında, mikro yerçekiminde bazı özel cerrahi teknikler ve endoskopik prosedürler geçmişte test edildi.Gelecekte robotik cerrahinin uygulanabilir olması bekleniyor (Pantalone et al. 2021). STS-90 Neurolab görevinde, astronotların araştırma görevinin bir parçası olarak küçük hayvanlar üzerinde cerrahi prosedürler uyguladılar. Ancak bu örneklerde prosedürler çok spesifikti, kapsamlı bir şekilde planlanmıştı, defalarca pratik yapılmıştı ve uzman doktorlar tarafından uygulanmıştı. Bu şartlardan herhangi biri sağlanamadığında sonucun başarılı olup olamayacağını öngörmek güç (Dawson 2008).

Enfeksiyon Hastalıkları

Yerçekimsiz ortamda virüs ve bakterilerin hava yoluyla yayılımının kolaylaştığına inanılıyor. Boğaz ve cilt florasında bakterlierde 10 kat artış rapor edilmiş. Uçuş öncesi karantina ile hastalıkların prodrom dönemlerinde yakalanmasına ve dışarıdan enfeksiyon taşınmamasına çalışılıyor. Apollo 13’te bir ürosepsis vakası görülmüş. Gerçekten de idrar yolu enfeksiyonları uzay yolcuları için önemli bir risk potansiyeli taşıyor. İdrar akışını kolaylaştıran yerçekiminin olmaması, renal filtrasyonda azalma ve üriner staz; patofizyolojinin temelini oluşturuyor (Summers et al. 2005).

Nöroloji

Muhtemelen sıvı dağılımındaki değişim nedeniyle, baş ağrısı sık görülen bir şikayet. Çoğu parasetamol veya non-steroidlere iyi yanıt veriyor. Ancak ağrı kesicilere yanıt vermeyen şiddetli baş ağrıları da görülmüş. Uzay hareket hastalığı, astronotların %70’inde ilk uçuşta görülen bir rahatsızlık. Prodrom bulgusu olmadan şiddetli kusmalar görülüyor. Çoğunlukla kısa sürse de, bazen dünyaya döndüklerinde de tekrarlıyor. IM prometazine iyi yanıt veriyor. 

Göz

Yer çekimsiz ortamda havada sürekli bir şeyler dolanıyor. Bir de sürekli tamir işleriyle uğraşıldığı düşünülecek olursa, göz yaralanmaları için ortam çok müsait hale geliyor. Uzay uçuşu ile ilişkili nörooküler sendrom, iyi tanımlanmış ancak etiyolojisi tam anlaşılamamış özel durumlardan biri (Wojcik et al. 2020). 

Psikiyatri

Denizaltılarda en sık görülen iki psikiyatrik tanı; depresyon ve anksiyete reaksiyonları olarak rapor edilmiş. Uzun Antarktika kışlarına maruz kalan araştırmacılar arasında da bu iki tanı sık görülüyor.

ISS’in ilk mürettebatı, uzay uçuşlarının ilk dönemlerinde yetişen tecrübeli astronotlardı. Ancak ilerleyen dönemde, uzayda 6 ay veya daha fazla zaman geçirebilecek, insan ilişkilerinde uyum becerileri yüksek astronotlara ihtiyaç duyuldu. Günlük hayatınızdan da kolayca görebileceğiniz gibi, uzun süre aynı yüksek stresli ortamda izole şekilde çalışırken, ruh sağlığını koruyabilecek ve ekip arkadaşlarıyla uyumunu sürdürebilecek kişiler bulmak hiç kolay değil. NASA bu nedenle astronot adaylarının seçimi sırasında tıp uzmanlarını da bulunduruyor (Lengyel et al., 2014). Uzay yolculuğuna hazırlık sürecinde ise, birkaç aday 1-2 hafta süresince denizaltı habitatı gibi bir ortamda izole ediliyor ve ekip içi uyum değerlendiriliyor.

Kompleks Sorunlar

Uzayda bir astronotta bir acil durumun ortaya çıkması ürkütücü. Peki birden fazla kişide, birden fazla hastalık aynı anda görülürse? Aynı hastada şok, radyasyon hastalığı, kafa travması veya toksik maruziyetinden birden fazlasının aynı anda görülmesi oldukça olası. Marsın yerçekimi 1/3g olduğu için, cisimlerin çarpmasına bağlı travmaların daha sık yaşanabileceği düşünülüyor. Üstelik, ortam şartlarına bağlı sıvı dağılımı, normal bir insanda bile Evre 1 Şok benzeri bir tabloya yol açıyor olacak. Üzerine bir de uzay şartlarının sebep olduğu bilinen kardiyak atrofi, beta reseptör aşırı duyarlılığı, değişmiş nöroendokrin fonksiyon ve immünsüpresyon ekleyin. Olası sorunlar listesi giderek kabarıyor. Hele bir de enfeksiyon hastalığı görülürse? Ayrı havalandırma üniteleri, izole alanlar derken; kurmuşken Mars’a 3. basamak hastane kurmak daha doğru olacak gibi görünüyor (Brzezicki et al. 2021).

blank
Astronotlar, ISS’de yataklarına sabitlenmiş şekilde uyurken.

Triyaj

En yakın uzmanın binlerce kilometre uzakta olduğu bir ortamda, triyajın da anlamı değişiyor. Askeri triyaj sistemlerine benzer şekilde; birinci öncelik uçuşun ve diğer mürettebatın korunması. Yer üssündeki hekimlerin değerlendirmesi için, düzenli olarak ateş, kardiyak ritim ve tansiyon kontrolü yapılıyor. 

Uzayın Acil Servisi

ISS’in 2 ana güverte alanı var. Altta olanda tuvalet ve uyku alanları mevcut. Hastalanan bir astronotu bu yataklardan birine sabitlemek gerekebilir. Böylece havada serbest hareket etmesi ve sekonder hasar görmesi engellenebilir. Acil dünyaya dönüş protokolleri olsa da, astronotlara ISS’te acil resüsitasyon uygulaması ihtiyacı olabilir. İnsan Araştırmaları Aracı bölümünde, damar yolu ekipmanları ve monitorizasyon cihazları mevcut. 

İstasyonda temel semptomlara yönelik sık kullanılan ilaçlar dışında az sayıda “acil” ilacı mevcut (Stingl et al. 2015). Sıvı olarak sadece serum fizyolojik bulunuyor. Bugün için kan ürünü bulunmuyor, ancak uzun süreli yolculuklarda bunun için de çözüm ihtiyacı olacaktır. Liyofilize kan ürünleri, zorlu koşullarda kan ihtiyacı olan durumlar için uygun görünüyor. Yirmi yıldır donör plazmalarından liyofilize ürün üretilebiliyor. Fransız ordusu; 10 ünite A, B ve AB plazmasını 4:4:2 şeklinde birleştirerek her hastaya uygun nötralize antikor karışımı oluşturuyor ve toz halinde uygun sıcaklıklarda 2 yıla kadar saklanabiliyor, dakikalar içinde infüzyona hazır hale geliyor. Ancak eritrosit ve platelet için benzer çalışmalar henüz deneysel aşamada. Hemoglobin temelli oksijen taşıyıcıları (HBOC), yapay eritrosit gibi işlev görerek oksijen sunumu ve volüm ekspansiyonu sağlıyor. Uzun süre saklanabilmeleri avantaj. Ancak sıvı olmaları, uzayda bulundurulmasını zorlaştırıyor (Nowak et al. 2019).

Görüntüleme yöntemi olarak en çok yarar sağlayacak cihaz ultrason. Ancak ileri görüntüleme ve tetkik yöntemleri için de çalışılıyor. Aralarında taşınabilir gram boyama kiti bile var (Molina et al. 1990). Yakın gelecekte Bilgisayarlı Tomografi çekimi de mümkün olabilecek (Cramer et al. 2018). 

Pulse oksimetre, end-tidal CO2, impedans kardiyografi ve ekokardiyografi bugüne kadar uzayda kullanıldı. ISS’e gönderilecek her aletin pound başına maliyeti 10.000 $ civarında. Yeni cihazların denenmesinin önündeki en büyük engel de bu yüksek maliyet. Ancak cihazların giderek küçülmesi ile gelecekte çok daha fazla cihazın denenebilmesi mümkün hale gelebilir. 

Uzayda cerrahi işlem uygulanabilmesi için uygun kabin benzeri ürünler geliştiriliyor. İlgili bölgenin üstüne kapatılacak bu bölmeye kolların girişine izin veren uzantılar eklenerek kapalı alanda prosedür uygulamak mümkün olacak. Aspiratörlerin sıvıyla gazı ayırabilmesi için santrifüj silindiri kullanılması şart.

Yerçekimsiz ortamda toraks tüpü uygulamasının ve trakeostominin uygulanabilir olduğu deneylerde gösterilmiş. 

CPR ve İKYD

Uzayda CPR yapmak mümkün mü? Elbette. Hayvan modelleri, CPR ile uygun ETCO2 değerlerinin sağlanabildiğini gösteriyor. Ancak hastanın, uygulayıcının ve cihazların sabitlenmiş olması şart (Johnston et al. 2004). Uygulayıcının ayağını uzay aracının tavanına yerleştirmesi ve oradan aldığı güçle bası uygulaması, daha az yorucu olduğu için öneriliyor. İleri havayolu için, daha kolay uygulanabilir olması nedeniyle Laringeal maske (LMA) öneriliyor. Solutma için ventilatör desteği kolay değill. Yalnızca balon valf maske kullanılabiliyor. İlaç uygulamalarının tamamı için yol olarak LMA’nın kullanılması, 45 dakika sonra adrenalin uygulamasının kesilmesi planlanıyor.

blank
Yerçekimsiz ortamda tavandan güç alarak bası yapmak önerilen yöntemlerden biri.

Uzaya çıkan ilk defibrilatör cihazı LIFEPACK 1000’di. 2008 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu’na taşınan cihaz, daha sonra yerçekimsiz ortamın cihaz üzerindeki etkilerinin anlaşılması için dünyaya getirilmişti.

2020’de yayınlanan Uzay Uçuşlarında CPR Kılavuzu konuya dair birçok soruya cevap olabilir (Hinkelbein et al. 2020).

Uzayın Ambulansı

Tipik olarak, her uçuşta kabin ekibinden birinin paramedik düzeyinde tıp eğitimi almış olması gerekiyor. Uzay aracındaki bir acilde, görev iptal edilerek geri dönüşe geçiliyor ve hasta yeryüzüne inene kadar tıbbi bakım bu kişinin sorumluluğunda oluyor. Ancak ISS’te teknik imkanlar daha iyi olduğu için, hastanın mümkünse orada tedavi edilmesi isteniyor. 

Acil bir durumda bir astronotun dünyaya geri gönderilmesi gerekti diyelim: Bir mekiğin tahliye girişimi için hazırlanması için yaklaşık olarak 45 gün gerekiyor ve maliyet de yaklaşık olarak 100 milyon doları bulabiliyor.

Bugün için ISS’te acil tahliye için kullanılacak bir Soyuz kapsülü var. 3 metrekarelik alanda 3 kişi taşıyabiliyor. Yaralı nakli gerekecek olursa, uygun pozisyonda taşınması mümkün görünmüyor. Daha uygun kurtarma araçları için projeler geliştirilmiş, ancak bütçe sıkıntıları nedeniyle devam edilememiş.

blank
Astronot Michael Foale, ISS’in İnsan Araştırmaları Aracında bir deney esnasında…

Neler Yapılabilir?

“Kişi kendisinin doktorudur.” demişler. Uzaya gönderilen her insanın tıp diplomasına sahip olması beklenemeyeceğine göre, her yolcuya temel tıp becerilerinin öğretilmesi seçeneği ön plana çıkıyor. Buna “tıbbi özerklik” deniliyor. Böylece kişilerin kendilerinin ve ekip arkadaşlarının semptomlarını daha hızlı ve kolay tanıyabilmeleri ve basit ilaç seçimlerine karar verip, basit cerrahi işlemleri uygulayabilmeleri isteniyor. Teoride çok güzel olsa da, pratikte teletıp desteği olmadan olmuyor gibi (Yule et al. 2022).

Günümüzde ISS’deki Mürettebat Sağlık Görevlisi (CMO)’nin hekim olması gerekmiyor ve tipik olarak tıp dışı bir disiplinden bir uzman, 60 saatlik tıp eğitimi alarak bu görevi üstleniyor (Kirkpatrick et al. 2009). Ancak NASA, 210 günden daha uzun görevler için, CMO’ın bir doktor astronot olmasını zorunlu tutuyor (McCarroll et al. 2017).

blank
Kozmonot Sergei K. Krikalev, Uzay Tıbbı eğitmeni ile tıbbi beceriler eğitiminde…

Yerçekimsiz ortamla ilgili deneyler yapmak zor ve pahalı. NASA KC-135 uçağı ile gerçekleştirilen parabolik ark uçuşları, uzaydaki acil durumlara hazırlık amaçlı deneyler için mikro yerçekimi laboratuvarı olarak hizmet etse de; ne yazık ki, her parabolik döngüde sadece yaklaşık 25-45 saniyelik yüksek kaliteli mikro yerçekimi sağlanabiliyor (Summers et al. 2005). Üstelik hastanın acil tahliyesi için gerçekçi bir olasılık yoksa, acil müdahale yöntemlerini test etmenin ne kadar yararı olabilir?

Sonuç

Bu yazı özelinde yaptığımız PubMed araması, 380 sonuç verdi. Siz bu satırları okurken; dünyanın değişik yerlerinde, “geleceğin dertlerini” düşünen beyinler, yeni çalışmalarla yeni ufukların kapısını aralıyorlar.

Ancak sonuçlardan birinde geçen şu cümle, uzay tıbbi acilleri konusunda düşünce tarzının henüz ne kadar olgunlaşmamış olduğunun bir göstergesi sayılabilir belki:

“İnsan da, uzay araçlarının diğer mekanik aksamı gibi kabul edilebilir.”

Beni güldürdü. Sizi de güldürmüştür eminim.

Uzay macerasında, keşfedilecek ve yeniden keşfedilecek çok şey var şüphesiz…

İnsanın özgünlüğü ve insan doğasının mekanikten farkı da, belli ki bunlardan biri!


İmaj

Kapak imajı, “astronaut examining a patient in a spaceship, painting” ifadesi ile, doğal dil temelli imaj oluşturan yapay zeka uygulaması Dall – E 2 kullanılarak üretilmiştir.

blank

Referanslar

  • Antonsen, Erik L., Jerry G. Myers, Lynn Boley, John Arellano, Eric Kerstman, Binaifer Kadwa, Daniel M. Buckland, and Mary Van Baalen. 2022. “Estimating Medical Risk in Human Spaceflight.” NPJ Microgravity 8 (1): 8.
  • Berry, Charles A., G. Wyckliffe Hoffler, Clarence A. Jernigan, Joseph P. Kerwin, and Stanley R. Mohler. 2009. “History of Space Medicine: The Formative Years at NASA.” Aviation, Space, and Environmental Medicine 80 (4): 345–52.
  • Brzezicki, Maksymilian A., Douglas C. Crockett, Andrew Cooney, and Jamie M. Strachan. 2021. “Letter Regarding ‘How to Manage Head Injury With COVID-19 Pneumonitis On Mars? Rare But High Impact Complex Medical Emergencies In Space.’” The Journal of Surgical Research.
  • Cramer, Avilash, Jake Hecla, Dufan Wu, Xiaochun Lai, Tim Boers, Kai Yang, Tim Moulton, et al. 2018. “Stationary Computed Tomography for Space and Other Resource-Constrained Environments.” Scientific Reports 8. https://doi.org/10.1038/s41598-018-32505-z.
  • Dawson, David L. 2008. “On the Practicality of Emergency Surgery during Long-Duration Space Missions.” Aviation, Space, and Environmental Medicine.
  • Foale, C. M., A. Y. Kaleri, A. E. Sargsyan, D. R. Hamilton, S. Melton, D. Martin, and S. A. Dulchavsky. 2005. “Diagnostic Instrumentation Aboard ISS: Just-in-Time Training for Non-Physician Crewmembers.” Aviation, Space, and Environmental Medicine 76 (6). https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15945407/.
  • Hinkelbein, J., S. Kerkhoff, C. Adler, A. Ahlbäck, S. Braunecker, D. Burgard, F. Cirillo, et al. 2020. “Cardiopulmonary Resuscitation (CPR) during Spaceflight – a Guideline for CPR in Microgravity from the German Society of Aerospace Medicine (DGLRM) and the European Society of Aerospace Medicine Space Medicine Group (ESAM-SMG).” Scandinavian Journal of Trauma, Resuscitation and Emergency Medicine 28 (1). https://doi.org/10.1186/s13049-020-00793-y.
  • Johnston, S. L., M. R. Campbell, R. D. Billica, and S. M. Gilmore. 2004. “Cardiopulmonary Resuscitation in Microgravity: Efficacy in the Swine during Parabolic Flight.” Aviation, Space, and Environmental Medicine 75 (6). https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15198283/.
  • Kirkpatrick, A. W., C. G. Ball, M. Campbell, D. R. Williams, S. E. Parazynski, K. L. Mattox, and T. J. Broderick. 2009. “Severe Traumatic Injury during Long Duration Spaceflight: Light Years beyond ATLS.” Journal of Trauma Management & Outcomes 3 (March). https://doi.org/10.1186/1752-2897-3-4.
  • McCarroll, Michele L., Rami A. Ahmed, Alan Schwartz, Michael David Gothard, Steven Scott Atkinson, Patrick Hughes, Jose Cepeda Brito, Lori Assad, Jerry Myers, and Richard L. George. 2017. “Medical Judgement Analogue Studies with Applications to Spaceflight Crew Medical Officer.” BMJ Simulation & Technology Enhanced Learning 3 (4): 163.
  • McNulty, Matthew J., Yongao Mary Xiong, Kevin Yates, Kalimuthu Karuppanan, Jacob M. Hilzinger, Aaron J. Berliner, Jesse Delzio, et al. 2021. “Molecular Pharming to Support Human Life on the Moon, Mars, and beyond.” Critical Reviews in Biotechnology 41 (6): 849–64.
  • Molina, T. C., H. D. Brown, R. M. Irbe, and D. L. Pierson. 1990. “Gram Staining Apparatus for Space Station Applications.” Applied and Environmental Microbiology 56 (3): 601–6.
  • Lengyel D.M., Newman J.S., “International Space Station Lessons Learned for Space Exploration”, NASA, Accessed October 10, 2022. https://www.nasa.gov/sites/default/files/atoms/files/iss_lessons_learned.pdf.
  • Nowak, Elizabeth S., David P. Reyes, Barbara J. Bryant, Andrew P. Cap, Eric L. Kerstman, and Erik L. Antonsen. 2019. “Blood Transfusion for Deep Space Exploration.” Transfusion 59 (10): 3077–83.
  • Pantalone, D., G. S. Faini, F. Cialdai, E. Sereni, S. Bacci, D. Bani, M. Bernini, et al. 2021. “Robot-Assisted Surgery in Space: Pros and Cons. A Review from the Surgeon’s Point of View.” NPJ Microgravity 7 (1). https://doi.org/10.1038/s41526-021-00183-3.
  • Reyes, D. P., D. J. Carroll, M. E. Walton, E. L. Antonsen, and E. L. Kerstman. 2021. “Probabilistic Risk Assessment of Prophylactic Surgery Before Extended-Duration Spaceflight.” Surgical Innovation 28 (5). https://doi.org/10.1177/1553350620979809.
  • Robertson, Jamie M., Roger D. Dias, Avni Gupta, Thomas Marshburn, Stuart R. Lipsitz, Charles N. Pozner, Thomas E. Doyle, Douglas S. Smink, David M. Musson, and Steven Yule. 2020. “Medical Event Management for Future Deep Space Exploration Missions to Mars.” The Journal of Surgical Research 246 (February): 305–14.
  • Seoane-Viaño, I., J. J. Ong, A. W. Basit, and A. Goyanes. 2022. “To Infinity and beyond: Strategies for Fabricating Medicines in Outer Space.” International Journal of Pharmaceutics: X 4 (June). https://doi.org/10.1016/j.ijpx.2022.100121.
  • Stingl, Julia C., Susanne Welker, Gunther Hartmann, Volker Damann, and Ruppert Gerzer. 2015. “Where Failure Is Not an Option –Personalized Medicine in Astronauts.” PloS One 10 (10). https://doi.org/10.1371/journal.pone.0140764.
  • Summers, Richard L., Smith L. Johnston, Thomas H. Marshburn, and Dave R. Williams. 2005. “Emergencies in Space.” Annals of Emergency Medicine 46 (2): 177–84.
  • Wojcik, P., A. Kini, B. Al Othman, L. A. Galdamez, and A. G. Lee. 2020. “Spaceflight Associated Neuro-Ocular Syndrome.” Current Opinion in Neurology 33 (1). https://doi.org/10.1097/WCO.0000000000000778.
  • Yule, S., J. M. Robertson, B. Mormann, D. S. Smink, S. Lipsitz, E. Abahuje, L. Kennedy-Metz, et al. 2022. “Crew Autonomy During Simulated Medical Event Management on Long Duration Space Exploration Missions.” Human Factors, April. https://doi.org/10.1177/00187208211067575.
blank
Ara