fbpx
Favorilere Ekle (0)
Please login to bookmarkClose
Please login

No account yet? Register

Merhabalar…

Sizlerle bu yazıyı paylaşma düşüncem karşıma çıkan bu makale ile oldu. Eyvah diye içimden geçirmedim değil. Hatta sosyal medyada, dergilerde, gazetelerde karşımıza olasılıkla çıkacağını düşündüğüm başlıklar da olmadı değil. O başlıklardan bazılarını sizlerle paylaşmadan hemen kısa da olsa konu hakkında fikir sahibi olmak gerek diye düşünüyorum.

Haydi başlayalım…

Konumuz tabi ki dört sınıflı koronavirüs ailesinin beta sınıfının üyesi olup, Ocak 2020’den bu yana tüm genomik haritalamasını bildiğimiz COVID-19.

Gelelim bahsi geçen makaleye. İlk olarak onay alan ve bu onayı COVID-19 için Hindistan’da alan bir DNA aşısından bahsediyor makalemiz. DNA aşısı mı?

İnsanoğlunun Genetiği ile Oynanıyor

Dört fazlı kapsamlı çalışmalar ile lisans almaya çalışan aşılarımızın tarihine baktığımızda, aslında bu lisanslar için gerekli sürenin 10-15 yıl kadar olduğunu görebilmekteyiz. Bu anlamda bu zamana kadar sanırım Ebola en kısa sürede aşı lisansına sahip olan (5 yıl) hastalık olarak karşımıza çıkıyor (aşılama süresini de bu süreye katarsak lisanslı aşılarla pandeminin süresi yaklaşık… Neyse…). Acil kullanım onaylarının neden kullanıldığı buradan anlaşılabiliyor.

İnsanoğlu için lisanslandırılan aşıların günümüzde genelde iki şekilde karşımıza çıkıyor:

  • Virüs aşıları
  • Protein bazlı aşılar

Virüs bazlı aşılar aktive olmayan veya canlı atenüe (zayıflatılmış) aşılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu aşıların çoğaltılması için yüksek biyogüvenliğe sahip ortamlarda, büyük miktarlarda virüslerin üretilmesi ve bu virüslerin infektif duruma geçmeyeceklerinin güvence altına alınmasını gerektirmektedir.

Bunun aksine subunit aşılar (alt ünite aşılar – Sağlık Bakanlığı’nın tanımına göre; mikroorganizmanın tamamını değil, yalnızca belli antijenik kısımlarını içeren aşılar) daha az immünojenik olmaları ve çok sayıda immünizasyona gerek duymalarına rağmen, saflaştırılmış proteinlerden oluştuklarından, daha yüksek güvenliğe sahiptirler ve bu yöntem ile de yüksek üretim kapasitesi sağlanabilmektedir.

Hücrede bu alt ünite proteinlerinin sentezlenmesi için gerekli mekanizmalar zaten mevcuttur. Tıp fakültesinde okuduğumuz DNA, RNA, m RNA, t RNA, r RNA, transkripsiyon ve translasyon mekanizmalarından zaten hepimiz haberdarız (hatırlamıyorsanız da aşağıdaki resimden kopya çekebilirsiniz).

blank

RNA aşıları da DNA aşıları da bu sentetik protein sentezi işlemini hücre içinde gerçekleştiriyor. Yakın zamanda genetiğimizi değiştirdiği, hücrelerimizi ele geçirdiği, RNA aşıları için iddia edilse de, tabi ki bu hem DNA hem de RNA aşıları için doğru değil.

Yeni Bir Yöntem İlk Kez Bizim Üzerimizde Deneniyor

Hayır. DNA aşı tarihçesine baktığımızda aslında bu yöntem 1990’lı yıllara kadar uzanmakta.

Nasıl Çalışıyor?

Konak hücrelerine immünojenik antijenlerin kodlanmasını sağlayan genler veya gen fragmanları (gen parçacıkları) bir vektör olarak DNA plazmidlerinin kullanılması ile aktarılıyor.

blank

Bu durumda vücuda verilen aşı formasyonu konak hücre çekirdeğine iletilir. Buraya ulaştığında vektör yapısında yer alan protein özendirici bölge aktive hale gelir ve aşı için kullanılan genin transkripsiyonu hücrenin kendisi aracılığı ile sağlanır.

Vücudumuzun bağışıklık sisteminin bir parçası olan adaptif bağışıklık, selüler yanıt ve hümoral yanıttan oluşmaktadır.

  • Selüler yanıt, T hücre matürasyonu ile
  • Hümoral yanıt, B hücre matürasyonu ile oluşmaktadır.
DNA aşıları :
  • Hem hümoral hem de hücresel immüniteyi etkin olarak sağlamaktadır.​1​Her iki immünite kolunun aktive edilmesi ile yeterli sayıda T ve B hafıza hücresi oluşturulması aşılama ile amaçlanmaktadır.
  • Daha kolay saklanabilmektedir. Bu durum endemik ve pandemik durumlarda kullanımını kolaylaştırabilir. ​2​
  • Daha düşük maliyetle, geniş ölçeklerde üretilebilmektedir.​3​

Bu plazmid aktarımı bazen bakteriler ile de sağlanabilmektedir.

DNA Aşıları Vücudumuza Mikroplarla Birlikte Veriliyor

Evet bu defa haklısın. Aşağıdaki listede yer alan bazı DNA aşılarına ve uygulanma yollarına göz atmanızı öneririm. Aşı listesinde eyer alan bacTRL-Spike aşısının uygulama yolu olarak oral verildiğini görüyoruz. Bu aşı rekombinant Bifidobacterium longum sentetik bir plazmid DNA’sı içererek S proteinini kodlamaktadır ve çok iyi biliyoruz ki Bifidobacterium, patojenik olmayan anaerobik bir bakteridir ve insanın normal mikrobiyotasında yer alır.

blank

Yapılan çalışmalarda etkinlikleri RNA aşıları kadar yüksek olarak tespit edilmese de DNA aşıları için vurgulamak istediğim bir başka nokta da kolay uygulanabilirliği. Hindistan gibi kalabalık bir ülke için onay alan  ZyCoV- D cilt üzerinden yüksek akımlı bir sistem ile enjeksiyon gerektirmeden uygulanabilmekte (yapılan çalışmalarına bakıldığında gebe popülasyonunun ve 12 yaş altı hasta grubunun çalışma dışı bırakıldığını belirtmek isterim).

Aşı çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi için lütfen tıklayın.

Aşı oldun mu, aşı olacak mısın sorularının yerine sen hangi aşıyı tercih etmiştin, DNA mı RNA mı yoksa virüs aşısı mı sorusunun en sık sorulan sorular arasında yer aldığı, pandeminin henüz bittiği günlerde buluşabilmek dileği ile…

İyi nöbetler…

Kaynaklar:

  1. 1.
    Silveira MM, Oliveira TL, Schuch RA, McBride AJA, Dellagostin OA, Hartwig DD. DNA vaccines against leptospirosis: A literature review. Vaccine. Published online October 2017:5559-5567. doi:10.1016/j.vaccine.2017.08.067
  2. 2.
    Ingolotti M, Kawalekar O, Shedlock DJ, Muthumani K, Weiner DB. DNA vaccines for targeting bacterial infections. Expert Review of Vaccines. Published online July 2010:747-763. doi:10.1586/erv.10.57
  3. 3.
    Xu Y, Yuen P-W, Lam J. Intranasal DNA Vaccine for Protection against Respiratory Infectious Diseases: The Delivery Perspectives. Pharmaceutics. Published online July 10, 2014:378-415. doi:10.3390/pharmaceutics6030378

Bir Yanıt

blank
Ara