fbpx

Acil Serviste Adli Olgu Bildirim Formu Düzenleme

Favorilere Ekle (0)
Please login to bookmarkClose
Please login

No account yet? Register

Acil serviste adli olgu ile sık karşılaşırız ve bu hastaların adli makamlara bildirimi hususunda rapor düzenleriz. Bu yazıda adli olgu bildirimi konusunda dikkat edilecek noktaları ve raporların nasıl düzenlenmesi gerektiğini sizlerle paylaşmak istedim. İyi okumalar!

Adli Olgu ve Adli Rapor Nedir?

Adli olgular, kişinin sağlığının bozulmasına neden olan durum üzerine kişinin kendisinin ve/veya diğer insanların sorumluluğu olabileceği kuşkusu bulunan olgulardır. Sorumluluk tabiri ile kasıt, ihmal, dikkatsizlik ve tedbirsizlik kastedilmektedir. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun uyarınca mahkemeler, bilirkişi olarak Türkiye’de hekimlik yapma yetkisine sahip tüm hekimlere başvurabilirler. Dolayısıyla Türkiye’de hekimlik yapma yetkisine sahip tüm hekimler adli olaylarda rapor düzenlemekten sorumludur ve elbette adli olguları değerlendirme ve rapor düzenleme aşamasında başka meslektaşlarından görüş alınmasını talep edebilir.

Ayrıca TCK Madde 280 gereği görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Sağlık mesleği mensubu deyiminden tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır.

Adli duruma neden olan olay sonrası ilk muayene bulgularına göre düzenlenen raporlar sıklıkla “Geçici Adli Rapor” ya da “Ön Rapor” olarak adlandırılır. Bazı durumlarda kati rapor da düzenlenebilir. Raporun düzenlendiği anda tanının netleşmemesi, adli olaya bağlı gelişecek bütün bulguların ortaya çıkmamış olma ihtimali (yüzde sabit iz ya da bir uzuvda işlev kaybı gibi), daha ileri inceleme ve tetkik yöntemlerine ihtiyaç duyulması ve başka bir uzman hekimden görüş alınması gerekliliği nedeniyle acil servislerde düzenlediğimiz raporlar çoğunlukla geçici rapor niteliğindedir.

Adli olgular muayene edilirken hekim ve yardımcı sağlık personelinin güvenliği sağlanmış olmalıdır. Muayene esnasında hastanın rahat anamnez vermesini engelleyebilecek durumlar olabileceği için yakınları ve kolluk kuvveti dahil kimse bulunmamalıdır. Güvenlik şüphesi bulunan durumlarda mahremiyeti koruyacak şekilde uygun mesafede güvenlik bulundurulabilir. Hastalar kelepçe ve benzeri kısıtlama unsurları çıkarılarak muayene edilmelidir.

Adli Olgu Bildirim Formu Nasıl Düzenlenir?

Acil servislerde kullandığımız adli formlar, kendinden kopyalı üç nüshası bulunan, üst kısmında “Adli Olgu Bildirim Formu” ibaresi taşıyan ve işaretleme yapabilmek için vücut diyagramı içeren formlardır. Bu hastaların acil servis kaydı oluşturulurken adli vaka, iş kazası ya da trafik kazası şeklinde kayıtlarının açılması gerekmektedir. Formun bir nüshası hastane arşivinde muhafaza edilmek üzere ayrılır. Form içeriğinde olgunun demografik verileri, muayene tarihi ve saati, olayın öyküsü ve etiyolojisi, anamnez ve fizik muayene bulguları, olguda saptanan bulgular ve varsa travmatik lezyonlar, olaya özgü tetkik yapılmışsa sonuçları, varsa yapılan konsültasyonlara ait sonuçlar, kişide hayati tehlike oluşup oluşmadığı, hastanın tıbbi gereksiniminin basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilmeyeceği gibi bilgiler yer almalıdır ve okunaklı bir yazıyla doldurulmalıdır. Hastanın fizik muayene bulguları vücut diyagramı üzerinde işaretlenmeli ve lezyonların şekli, boyutu, niteliği hakkında bilgi verilmelidir.

Hayati tehlike oluşturan durumlar ve tıbbi açıdan durumun basit müdahale ile giderilip giderilemeyeceğinin objektif bir şekilde karara bağlanması için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Adli Tıp Derneği’nce hazırlanmış olan ve Haziran 2019 tarihinde güncellenen “TÜRK CEZA KANUNU’NDA TANIMLANAN YARALAMA SUÇLARININ ADLİ TIP AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ REHBERİ” adlı kitapçığı kullanmamız önerilmektedir.

Bu rehberde kişinin hangi durumlarda hayatının tehlikeye gireceği çeşitli örneklerle birlikte madde madde sıralanmıştır. Zehirlenme olgularındaki zorluklar da düşünülerek ölçülebilen ilaç ve madde düzeyleri için örnekler verilmiş ve muayene bulguları ile tetkikler ışığında hangi durumların hayati tehlike kapsamında olacağı detaylandırılmıştır. Zehirlenme durumlarında basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek durumlar (1) Yalnızca semptomatik tedavi ile yetinilen olgular (2) Gözlem süresince herhangi bir komplikasyon saptanmayan olgular (3) Gastrik lavaj ve aktif kömür dışında tedavi gerektirmeyen olgular olarak tanımlanmıştır.

Özellikle travmatik durumlarda kafa karıştırıcı olabilen “basit tıbbi müdahale ile giderilebilme ya da giderilememe” kavramı ile alakalı kılavuzda çeşitli örnekler de mevcuttur. Bilindiği üzere olguda kemik kırığı veya çıkığı, kas veya tendon hasarı, büyük damar ve sinir hasarı, iç organ yaralanması bulunuyorsa, yaralanmanın kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olmadığına karar verilir. Ayrıca kemik kırık veya çıkıklarında kılavuz uyarınca kullanılan skorlamalar ile hayati tehlike oluşup oluşmadığını hesaplamaya dair yönergeler de bulunmaktadır.  Genel olarak hayati tehdit oluşturan yaralanmalar aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.

blank

Türk Ceza Kanunu’nda vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlara verilecek cezalar belirli unsurları karşılıyorsa çeşitli oranlarda artırılabilir. Düzenlediğimiz adli olgu bildirim raporlarını ilgilendiren alt maddeleri sebebiyle, yaralama ve işkence hususunda TCK’nın ilgili maddelerini paylaşarak yazımı sonlandırıyorum.

Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar

Kasten yaralama

MADDE 86 – (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(3) Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle e) Silahla işlenmesi halinde şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama

MADDE 87 – (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına b) Konuşmasında sürekli zorluğa c) Yüzünde sabit ize d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.

(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına d) Yüzünün sürekli değişikliğine e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.

(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar arttırılır.

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan on iki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise on iki yıldan on altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi

MADDE 88 – (1) Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.

Taksirle yaralama

MADDE 89 – (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına b) Vücudunda kemik kırılmasına c) Konuşmasında sürekli zorluğa d) Yüzünde sabit ize e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına d) Yüzünün sürekli değişikliğine e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.

İşkence

MADDE 94 – (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun; a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi halinde, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence

MADDE 95 – (1) İşkence fiilleri, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına b) Konuşmasında sürekli zorluğa c) Yüzünde sabit ize d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına d) Yüzünün sürekli değişikliğine e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Eziyet

MADDE 96 – (1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin; a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı işlenmesi hâlinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.


Kaynaklar

  1. Korur Fincancı Ş. Adli Olguya Yaklaşım. “Yeni Yasalar Çerçevesinde Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Tıbbi Malpraktis ve Adli Raporların Düzenlenmesi” Kitabı içinde (Editörler: G. Çetin, C. Yorulmaz), İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi No: 48, 2006: 92-103.
  2. Türk Ceza Kanunu’nda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi Rehberi. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Adli Tıp Derneği. Haziran 2019.
  3. Türk Ceza Kanunu. Kabul: 26 Eylül 2004, Yürürlüğe girme tarihi: 1 Haziran 2005.

52 Responses

  1. Sayın meslektaşım Dr. Büşra hanım, Merhaba
    Adli olgular ile ilgili yazınızı ilgi ve beğeni ile okudum. Acil Servisler adli olgular ile en sık karşılaşılan sağlık birimi olduğu için yazınızdaki tüm saptamalar çok önemli. İzninizle bir kaç küçük katkı yapmak istiyorum çünkü zaman zaman acil hekimleri ve adli birimler hatta sıklıkla kolluk kuvvetleri bu konuda karşı karşıya gelmekte ve bazen rahatsız edici durumlar ortaya çıkmaktadır. Sizin yazınızda belirttiğiniz yasa maddelerinin dikkatlice okunması ve bilinmesi yanlış anlamaların önüne geçecektir.
    Öncelikle acil servise her ne şikayetle başvurursa başvursun bir hastanın “adli olgu” olup olmadığına nihayetinde savcı ya da mahkeme (hakim) karar verir, bu karar olmadan hekim bir hasta için adli olgu “kararı” alamaz. Hekim bir hastanın adli olgu olma süphesi duyduğu zaman eğer öncesinde adlli mercilerin bu olaydan bilgisi yoksa bunu adli mercilere bildirmek ile yükümlüdür. Bu nedenle hekimin hastayı ilk gördüğü zaman yaptığı bildirime adli olgu bildirimi (ihbarı) diyoruz. Bu bildirimin yasal olarak savcı yada mahkemeye yapılması gerekir ama her hastanede bir savcı bulun(a)madığı için her hastanede bulunan kolluk kuvveti aracılığı ile yapılır. (Burada önemli bir detayı vurgulamakta yarar var, adli olgu bildirimi kolluk kuvvetine (hastane polisi) yapılmaz, kolluk kuvveti aracılığı ile savcı/hakime yapılır, yani verilen evrağın muhatabı hastane polisi değildir onlar bu evrakı savcı/hakime ulaştırmakla yükümlüdürler).
    Çok önemli bir diğer nokta da savcı ya da hakimin yazılı talebi olmadan hiç bir hekim hiç bir olguya ne geçici ne de kati adli rapor düzenleyemez. Yasaya göre adli tabiplik hizmeti bir bilirkişilik hizmetidir. Bu nedenle adli tabibin olduğu yerlerde bu görev öncelikle adli tabibe aitttir (hasta acil serviste olsa bile adli tabip icaba çağrılmalıdır) Eğer adli tabiplik hizmeti yeterli adli tabip olmadığı için verilemiyorsa diğer hekimlerden bu bilirkişilik hizmeti talep edilebilir. Bunu da kolluk kuvveti talep edemez ancak savcı ya da hakim yazılı talep eder.
    Son olarak bu yasal mevzuat ışığında İzmir DEÜH Acil Servisinde acil tıp hekimleri tarafından son 19 yıldır her şüpheli olguda adli olgu bildirimi (ihbarı) yapılmaktadır ancak hiçbir hasta için ne geçici ne de kati adli rapor yazılmamıştır. Eğer savcı yada hakim bu ihbara isnaden ya da öncesinde bir hasta/başvuru için adli rapor talep ederse bunu hastane başhekimliği aracılığı ile hastane adli sekreterliğinden istemektedir. Sonuçta hiç bir adli olgu rapor acil değildir. Saygılarımla iyi çalışmalar dilerim.

blank
Ara