“Kısa Kısa Travmada Güncel Yaklaşımlar” yazı dizisinde, travma yönetiminin temel başlıklarını, en güncel yaklaşımlarla kısa, öz ve sahaya yönelik ipuçlarıyla ele alacağız. Her bölüm, hem yeni başlayanlar hem de sahada deneyimli olanlar için tekrar niteliğinde sade ama etkili bilgiler sunmayı amaçlıyor.
Bu bölümümüzde Yaralanmaları Önleme ve Travma Bilinçli Bakım ve Sağlığın Sosyal Belirleyicileri konularından bahsediyoruz.
Yaralanmaları Önleme
1. Giriş
Yaralanmalar “kaza” değildir; öngörülebilir ve bu nedenle önlenebilir olaylardır. Etkin yaralanma önleme çalışmaları travma mortalitesini önemli ölçüde azaltmıştır; ancak trafik kazaları, yaşlı düşmeleri, çocukluk çağı yanıkları ve ateşli silah şiddeti gibi alanlarda hâlâ yapılacak çok iş vardır.
Yaralanma önleme öncelikleri bölge ve bağlama göre değişir. Travma bakım klinisyenleri, önceliklerin belirlenmesinde en güncel ve yerel bilgileri sağlayan kilit paydaşlardır. Ayrıca, ilk resüsitasyon sırasında, hastadan ve sahadaki ekipten alınan bilgiler hem hastanın tekrar yaralanmasını önlemeye hem de toplumun genelinde benzer yaralanmaların azaltılmasına katkı sağlayabilir.
Basit çerçeveler, örneğin “Üç E” (Çevre/Mühendislik, Eğitim ve Yasa/Uygulama), yaygın yaralanmalara kolayca uygulanarak yerel önleme stratejileri tasarlamaya yardımcı olabilir. Bu bölüm, yaralanma önleme yaklaşımlarına ve Üç E çerçevesi kullanılarak kanıta dayalı girişimler geliştirmeye temel oluşturacak kavramları sunmaktadır.
Travma bakımındaki gelişmeler sağkalımı artırsa da travmanın etkisini ortadan kaldırmak için yaralanma önleme çalışmaları gereklidir. Yaralanmalar çoğunlukla öngörülebilir ve önlenebilir olaylardır. Trafik kazaları gibi yaralanmalar belirli bölgelerde yoğunlaşarak “sıcak noktalar” oluşturur ve bu noktalar kök nedenlerin araştırılması için fırsat sunar.
Sağlığın sosyal belirleyicileri yaralanma riskinde önemli rol oynar. Risk ve koruyucu faktörlerin belirlenmesi etkili önleme stratejilerinin temelidir. Travma klinisyenleri, sahadaki bilgileri toplayarak tekrar yaralanmayı önleme ve toplumsal yaralanma yükünü azaltma konusunda kritik bir konumdadır. Üç E (Çevre/Mühendislik, Eğitim, Yasa/Uygulama) yaklaşımı, sık görülen yaralanma mekanizmalarına uygulanarak etkili çözümler geliştirmeyi sağlar.
2. Yaralanma Önleme Kavramları/Yaklaşımları
Yaralanma önleme uygulamalarını geliştirmek için çeşitli çerçeveler ve ilkeler kullanılır. Bu yaklaşımlardan biri diğerinden üstün değildir; aynı soruna farklı bakış açıları sunarlar. Bu bölümde esas olarak Üç E yaklaşımı ele alınacaktır:
- Çevre/Mühendislik (Environment/Engineering)
- Eğitim (Education)
- Yasa/Uygulama (Enforcement)
Diğer yaklaşımlar ise kısaca tartışılacaktır.
Başlangıçta bu üç yaklaşım ayrı değerlendirilmiş ve en etkili olanı mühendislik/çevresel değişiklikler, en az etkili olanı eğitim olarak kabul edilmiştir. Ayrıca pasif müdahaleler (bireysel karar gerektirmeyen) ile aktif müdahaleler (davranış değişikliği gerektiren) arasında bir spektrumda yer alırlar. Günümüzde ise Üç E birlikte kullanılarak çok yönlü ve daha etkili girişimler tasarlanmaktadır.
Örneğin, emniyet kemeri kullanımı; mühendislik, eğitim ve yasal uygulama bileşenlerini içeren bir müdahaledir ve zaman içinde trafik kazalarına bağlı morbidite ve mortaliteyi önemli ölçüde azaltmıştır. Üç E çerçevesi, klinisyenlerin hastanın yaralanmasıyla ilişkili risk faktörlerini değerlendirmesine ve olası önleme hedeflerini belirlemesine yardımcı olur. Handoff veya transfer sırasında bu bağlamsal bilgilerin iletilmesinde de kullanılabilir. Bazı uzmanlar, yaralanmaların bazı topluluklarda orantısız şekilde görülmesi nedeniyle çerçeveye dördüncü bir “E” – Eşitlik (Equity) – eklenmesini önermektedir.
Pasif ve Aktif Müdahaleler
Pasif müdahaleler, bireyin karar vermesini gerektirmeden kendiliğinden etki gösterir; örnekler arasında sıcak su ısıtıcı regülatörleri ve hava yastıkları bulunur. Aktif müdahaleler ise kişinin her seferinde bilinçli bir tercih yapmasını gerektirir; örneğin emniyet kemeri takmak gibi. Pasif müdahaleler genellikle daha etkilidir, ancak uygulanmaları için politika geliştirme ve siyasi irade açısından önemli bir başlangıç yatırımı gerekir. Bir kez uygulamaya konduklarında bireysel karar gerektirmedikleri için yüksek etkinlik gösterirler.
Haddon Matrisi
William Haddon tarafından geliştirilen Haddon Matrisi, yaralanma önlemede önemli bir kavramsal gelişmedir. Yaralanma olayını insan, aracı (örn. araç) ve çevre faktörlerine ayırır ve bunları olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası zaman dilimlerine göre inceler. Her kesişim, müdahale için bir fırsat sunar. Örneğin, hava yastığı açılması “olay sırasında” gerçekleşen ve araca özgü bir önleme örneğidir. Haddon Matrisi hâlâ etkili müdahaleleri geliştirmek için beyin fırtınası aracı olarak kullanılmaktadır.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) İlkeleri: Birincil, İkincil ve Üçüncül Önleme
Halk sağlığı yaklaşımı; hastalık ve yaralanmayı kesintiye uğratmak, yaşam süresini uzatmak ve sağlığı geliştirmek üzerine kuruludur.
Birincil Önleme: Hastalık, riskli davranış veya şiddetin ortaya çıkmasını engellemeye odaklanır. (Örn. şiddetin zararları konusunda farkındalık yaratma, alkollü sürücü kontrol noktaları, silah erişimini azaltma, yanmaz yapı malzemesi kullanımı)
İkincil Önleme: Risk altındaki bireylerde tarama yaparak hastalığı erken saptar veya şiddet sonrası müdahale ile tekrarını azaltır. (Örn. mağdurlara uyarı işaretlerini öğretme, topluluk şiddetini önleme programları, emniyet kemeri kullanımı, duman dedektörleri)
Üçüncül Önleme: Hastalık veya şiddetin uzun vadeli sonuçlarını azaltmaya odaklanır. (Örn. rehabilitasyon merkezleri, adalet destek merkezleri, acil sağlık hizmetlerine erişim, kaliteli sağlık bakımı sağlanması)
Başlangıç Hasta Yönetimi ile İlişki
Yaralanmaların nedenlerini anlamak ve önlemek, bakımın her aşamasında (prehospital, ilk başvuru merkezi, sevk merkezi) rol oynar. Hızlı değerlendirme ve stabilizasyon öncelikli olsa da, hastanın ilk başvurusu yaralanma olayının bağlamı hakkında değerli bilgiler sağlar.
- Trafik Yaralanmaları: Olay yeri, trafik ihlali olup olmadığı, kask kullanımı, alkol/madde etkisi, ruhsal hastalık öyküsü ve barınma durumu sorgulanmalıdır.
- Şiddet Olayları: Madde kullanımı, ateşli silah varlığı ve sosyal risk faktörleri (örn. kötü barınma koşulları) değerlendirilmelidir.
- Yaşlı Düşmeleri: Olayın yeri (ev, bakım tesisi), halı, basamak gibi çevresel risk faktörleri ve yaşlı istismarı olasılığı araştırılmalıdır.
Travma odaklı bakım ilkelerine uygun şekilde hastaya saygı gösterilmeli ve olayın bağlamı, risk ve koruyucu faktörler transfer sırasında mutlaka aktarılmalıdır. Bu bilgiler, seviye I travma merkezlerinde veri toplama ve yaralanma önleme programları için kritiktir.
Üç E çerçevesi bu iletişimi kolaylaştırır; örneğin yaşlı düşmesinde mühendislik (korkuluk eksikliği) veya eğitim (ilaç gözden geçirme, görme kontrolü) başlıkları altında çözüm planı yapılabilir. Bu yaklaşım hem bireysel hastayı korur hem de toplumsal önleme stratejilerinin planlanmasına katkı sağlar.
Uygulama Ortamı ile İlgili Hususlar
Yaralanma önleme müdahaleleri, her merkezin kaynakları ve yaralanma epidemiyolojisine göre uyarlanmalıdır. Küçük sağlık tesisleri bile, örneğin tekrarlayan yaya yaralanmalarının belirli bir kavşakta yoğunlaştığını tespit ederek, yerel düzeyde basit önlemler (trafik ışığı zamanlaması, yaya geçidi düzenlemeleri) geliştirebilir.
Trafik kazaları çevresel düzenlemelerle önlenmeye en uygun yaralanmalardır. Vision Zero gibi girişimler, yaya güvenliğini artıran uluslararası düzeyde kabul görmüş örneklerdir.
Düşük ve orta gelirli ülkeler kısıtlı kaynaklara rağmen başarılı önleme stratejileri geliştirmiştir. Örneğin, Bogota (Kolombiya) 1996–2006 arasında yol trafik mortalitesini %50 azaltmıştır; bu başarı mühendislik/altyapı iyileştirmeleri, yasal düzenleme ve denetimler (emniyet kemeri zorunluluğu, alkollü araç kullanım cezaları) ve güçlü toplumsal eğitim stratejileri ile sağlanmıştır.
Bu deneyim, etkili düzenleme, uygulama, altyapı değişiklikleri ve toplumsal eğitimin her bağlamda yaralanma morbidite ve mortalitesini azaltmada güçlü araçlar olduğunu göstermektedir. Travma klinisyenleri, kendi kurumlarının kapasitesine göre risk ve koruyucu faktörleri değerlendirerek uygun stratejilerin başlatılmasına katkı sağlayabilir.
3. Özel Popülasyonlara İlişkin Durumlar
Travma, bazı popülasyonlar üzerinde orantısız bir etkiye sahiptir ve bu gruplar yoksulluk, yapısal ırkçılık, eğitim yetersizliği ve sağlık hizmetlerine erişim zorlukları gibi sosyal belirleyicilerden daha fazla etkilenir. Bu faktörler yalnızca yaralanma riskini artırmakla kalmaz, yaralanma sonrası kötü sonuç olasılığını da yükseltir.
Travma klinisyenleri, hizmet verdikleri toplulukta hangi grupların yaralanma ve olumsuz sonlanım açısından en riskli olduğunu göz önünde bulundurarak önleme stratejileri planlamalıdır. Bazı bölgelerde yaşlı düşmeleri, çocuk yaralanmaları, yaya-araç çarpışmaları veya motosiklet kazaları öne çıkarken, bazı bölgelerde genç siyahi erkekler şiddetten orantısız şekilde etkilenmektedir.
Başarılı hastane temelli müdahale programları; uzun süreli, akran mentörlüğü içeren vaka yönetimi ve toplum temelli kuruluşlarla güçlü iş birlikleriyle yürütülür. Bu tür programlar, yaralanma tekrarını azaltır, sosyal ve sağlık sonuçlarını iyileştirir ve maliyet açısından etkilidir. Sosyal ve yapısal faktörlerin anlaşılması, travma odaklı bakım uygulamalarını güçlendirerek klinik bakımın kalitesini de artırır.
4. Yaralanma Önleme Tarama Araçları
Travma klinisyenleri, yaralanma riski en yüksek hastalara doğrudan ulaşabilen önemli yaralanma önleme paydaşlarıdır. Klinik düzeyde, sık görülen yaralanma mekanizmaları ve risk grupları belirlenerek uygun tarama araçları uygulanabilir. Kurumsal düzeyde ise, bu taramalar rutin travma bakımına entegre edilebilir.
Tarama süreci başlatıldığında, risk faktörleri veya zarar bulguları saptandığında uygun yönlendirmeler için gerekli kaynakların mevcut olması gerekir. Kaynak yoksa, bulgular kesin bakım sağlayacak merkeze iletilmelidir. Düzenli hasta sevk eden kurumlar arasında işbirliğine dayalı bir tarama–yönlendirme süreci kurulması önerilir.
Yaralanmayla ilişkili birçok hastalık ve sağlık sorunu için tarama araçları mevcuttur ve uygun şekilde kullanıldığında hem bireysel hem toplumsal yaralanma önleme stratejilerine katkı sağlar.
Ruh Sağlığı: Yaralanma sonrası yaşam kalitesini en çok etkileyen faktörlerden biri psikolojik sıkıntıdır. Travma sonrası depresyon oranı %30–40, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) oranı ise %20–30’dur. Bu nedenle 2022 Optimal Bakım Standartları, risk altındaki hastalar için ruh sağlığı taramasını önermektedir.
Yakın Partner Şiddeti (IPV): Fiziksel veya cinsel şiddet, takip, üreme zorlaması veya psikolojik saldırı şeklinde tanımlanır. Herkes cinsiyet, yaş, gelir veya coğrafi konumdan bağımsız olarak IPV mağduru olabilir. Kadınların yaklaşık %25’i ve erkeklerin %10’u yaşam boyu IPV’ye maruz kalmaktadır.
Çocuk İstismarı ve İhmali: ABD’de çocuk ihmali, çocuk istismarı kaynaklı ölümlerin başlıca nedenidir. Erken tanı, devam eden istismarın önlenmesi ve müdahale stratejileri açısından kritik öneme sahiptir.
Yaşlı İstismarı ve İhmali: Dünya genelinde her 6 yaşlıdan 1’i istismar mağdurudur (yaklaşık 141 milyon kişi). 2050’ye kadar 60 yaş üstü nüfusun dünya nüfusunun %25’ine ulaşması beklenmektedir. Fiziksel, psikolojik, cinsel, finansal istismar, ihmal ve kişisel hak ihlali olmak üzere 6 temel formu vardır.
5. Bölüm Özeti
Yaralanmaların çoğu önlenebilir olaylardır. Üç E gibi pratik çerçeveler, travma klinisyenlerine yaralanma bağlamına ilişkin bilgi toplama, hasta transferinde dikkatli bilgi aktarımı yapma ve yerel olarak uygun önleme önceliklerini belirleme konusunda destek sağlar. Klinikisyenler, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde gelecekteki yaralanmaları önlemek için kullanılabilecek benzersiz ve değerli bilgilere erişim ayrıcalığına sahiptir.
Temel Öğrenme Noktaları
- Travma ve yaralanmalar “kaza” değildir; çoğu önlenebilir.
- Ön saflarda çalışan travma klinisyenleri, yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde önleme çalışmalarına katkı sağlayabilecek benzersiz bir konumdadır.
- Hastanın yaralanma bağlamı, güvenli ve uygun olduğu anda öğrenilmelidir.
- Yaralanma verilerinin toplanması, önleme çalışmalarını destekler.
- Belirli bir yaralanma tipinin sık görüldüğü veya yaralanmadan orantısız etkilenen bir hasta grubunun bulunduğu kurumlarda hedefe yönelik önleme stratejileri düşünülmelidir.
- Risk faktörleri tarandığında, hastaya uygun yönlendirme olanakları sağlanmalıdır.
Travma Bilinçli Bakım ve Sağlığın Sosyal Belirleyicileri
1. Giriş
Travma odaklı bakım (TOB), hastaların geçmişte fiziksel, duygusal veya sosyal travmalar yaşamış olabileceğini kabul eder ve yeniden travmatizasyondan kaçınarak iyileşme ortamı oluşturmayı amaçlar. Klinik ekibin de ikincil travmaya maruz kalabileceğini dikkate alır.
TIC uygulamaları, eğitim ve protokollerle bireysel ve kurumsal kültürü geliştirerek sağlık hizmeti sürecinde tüm tarafların iyilik halini artırır. Yaralanmış hastaların bütüncül bakımı, sosyal belirleyicilerin sağlık ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerinin anlaşılması ile desteklenir.
Travma odaklı bakım (TIC), hastaların geçmiş deneyimlerinin mevcut başvurularını etkileyebileceğini kabul eder ve güvene dayalı bir klinisyen-hasta ilişkisi kurmayı hedefler. Klinik ekip, hastaların bakım sürecine katılımını engelleyen bariyerleri ve yaralanma risk faktörlerini ele almalı, ayrıca sağlığın sosyal belirleyicilerini göz önünde bulundurmalıdır. Bu yaklaşım, hem insancıl iletişimi hem de etkin yaralanma bakımını bir arada sağlar.
2. Sağlığın Sosyal Belirleyicileri (SSB)
SSB beş ana başlıkta incelenir: fiziksel/yerleşim çevresi, ekonomik istikrar, eğitim (erişim ve kalite), sağlık hizmetlerine erişim ve kalite, sosyal ve toplumsal bağlam. Her bir alan tek başına sağlık sonuçlarını etkilerken, olumsuz faktörlerin bir araya gelmesi sağlık üzerinde katlanarak kötü etki yaratır.
2019’da Ulusal Tıp Akademisi, sağlık hizmetlerine sosyal bakım entegrasyonu için “5A” yaklaşımını (Farkındalık, Ayarlama, Yardım, Hizalanma, Savunuculuk) önermiştir. Bu yaklaşım, birincil ve yatan hasta bakımında sosyal risk taramalarının yaygınlaşmasına yol açmıştır. Çocuklukta olumsuz deneyimler (travma, istismar) ve koruyucu deneyimler (sosyal destek, sağlık teşviki) taramaları geçmiş ve mevcut travmaları anlamaya yardımcı olur. Diğer taramalar gıda güvensizliği, barınma istikrarsızlığı, yoksulluk, ırkçılık ve ayrımcılığı değerlendirir.
Bu taramaların yaygınlaşmasındaki en büyük engel, saptanan sorunların çözümü için yeterli kaynağın olmamasıdır. Bu ihtiyaca yanıt olarak Amerikan Cerrahlar Koleji Travma Komitesi, ISAVE adlı multidisipliner çalışma grubunu kurmuş ve travmanın kök nedenlerini ele almak için TIC, sosyal bakım entegrasyonu, riskli topluluklara yatırım ve savunuculuk önermiştir. Travma merkezleri için fiziksel yaralanmanın ötesine geçip sosyal, duygusal ve psikolojik iyilik halini kapsayan bakım olanaklarını genişletme fırsatı hâlâ büyüktür.
3. Travmatik Stresin Doğası
Bireylerin stres tepkileri, sağlığın sosyal belirleyicileri (SDOH) ve geçmiş yaşantılarından etkilenir; bazı kişiler stres karşısında içine kapanırken, bazıları öfke ile tepki verebilir. Travma klinisyenleri, hastaların ve yakınlarının önceden var olan travmatik stres yanıtları olabileceğini dikkate almalıdır.
İdeal bir travma sistemi, sık görülen ruh sağlığı sorunlarını taramak ve tedavi etmek için yeterli kaynaklara sahip olmalıdır. Bu bölüm, travma hastalarında travma sonrası stres tepkilerini değerlendirmede kullanılabilecek yaygın tarama ve tanı araçlarını tanıtır.
PC-PTSD-5: DSM-5’e dayalı, evet/hayır şeklinde yanıtlanan 5 soruluk kısa bir tarama testi olup, pozitif yanıt sayısı arttıkça ciddi PTSD olasılığı yükselir.
ITSS (Injured Trauma Survivor Screen): PTSD ve depresyon riskini birlikte değerlendiren, daha kapsamlı bir araçtır ve hastaneye başvuru sırasında uygulanabilir.
Bu tarama araçları, risk altındaki hastaları belirlemede yararlıdır; ancak kesin tanı DSM-5’e göre ve psikiyatrist ya da klinik psikolog gibi yetkin bir ruh sağlığı profesyoneli tarafından konmalıdır. Hastalarla güven ilişkisi kurmak, doğru yanıtların elde edilmesi açısından kritik öneme sahiptir.
4. Travma Odaklı Bakım Yaklaşımı
Travma odaklı bakım (TIC), hastaların ve klinisyenlerin geçmiş deneyimlerini ve sosyal belirleyicilerini dikkate alan, bütüncül bir bakım yaklaşımıdır. Dört R prensibine dayanır: travmanın yaygın etkisini fark etme, belirtilerini tanıma, uygun şekilde yanıt verme ve yeniden travmatizasyondan kaçınma.
TIC, altı temel ilke üzerine kuruludur: güvenlik, şeffaflık, akran desteği, iş birliği, güçlendirme ve tercih hakkı, kültürel-tarihsel ve toplumsal cinsiyet duyarlılığı. Bu yaklaşım, hastaların kontrol ve güven duygusunu yeniden kazanmasına yardımcı olur. Açık iletişim, aşırı uyaranların azaltılması, güven veren bir ortam oluşturulması, hastaya telefonuna erişim sağlama veya ortamı gözlemleyebileceği pozisyonlarda oturtma gibi basit uygulamalar bu sürecin bir parçasıdır.
TIC taburculuk sonrası da devam eder; hastayla birlikte ulaşılabilir hedefler belirlenir ve takip bakımı planlanır. Hasta yakınları için saygılı iletişim, uygun bekleme alanları ve konaklama imkânları sağlanır. Gerçek bir travma odaklı sistem, bu yaklaşımı hastane politikalarına entegre eder, personel eğitimini sürekli hale getirir ve adalet, eşitlik ve empati temelli bir sağlık kültürü oluşturur.
5. Travma Odaklı İletişim
Travma odaklı iletişim, herkesin hayatında bir şekilde travma yaşamış olabileceği farkındalığıyla başlar. Amaç, güvenli ve destekleyici bir ortam oluşturarak hastanın katılımını ve iş birliğini artırmak, ekip ile hasta arasındaki etkileşimi güçlendirmektir.
İlk resüsitasyon aşamasında hastayla güven ilişkisi kurmak, tüm hastane süreci için olumlu bir temel oluşturur. Sözsüz iletişim ve beden dili, sözel iletişim kadar önemlidir. Travma ekibinin yargılayıcı veya küçümseyici ifadelerden kaçınması gerekir; bu, özellikle şiddet mağdurlarında güven duygusunu artırır.
Kaotik ortamda bile önyargıları fark etmek, sakin ve empatik iletişim kurmak güveni pekiştirir. Stabil hastalarda kendini tanıtmak, hastanede bulunma nedenini açıklamak ve yapılacak işlemler hakkında bilgi vermek önemlidir. Açık uçlu sorular sormak (ör. “Ne olduğunu hatırlıyor musunuz?”) hastanın sürece katılımını artırır.
Dirençli veya ajite hastalarda durumu tırmandırmadan yönlendirme yapılmalıdır:
“Ne yaparsam sizin için bu durumu kolaylaştırabilirim?”
“Bu muayeneyi yapmak zorundayım, ancak her adımı açıklayarak ilerleyeceğim.”
Yanıt vermeyen fakat uyanık olan hastalara sınırlarına saygı gösterildiği söylenebilir:
“Yanıt vermemeyi seçebilirsiniz, ben muayeneye devam edip yaptıklarımı açıklayacağım.”
Ayrıca, tehdit edici veya uygunsuz dil kullanıldığında bunun kabul edilemez olduğu net bir şekilde belirtilmeli; böylece hem hasta hem de sağlık çalışanı için güvenli ortam korunmuş olur.
6. Sağlık Çalışanları ve Travmaya Yanıt
İkincil travma ve dolaylı travma, sağlık çalışanlarının hastaların acılarına ve kayıplarına tanıklık etmesiyle ortaya çıkar. İkincil travma, bu maruziyete verilen ani fiziksel ve psikolojik tepkilerle (ör. müdahaleci düşünceler, kaçınma, olumsuz duygudurum) karakterizedir ve DSM-5’te travma sonrası stres bozukluğu kapsamında değerlendirilir. Dolaylı travma ise uzun süreli maruziyet sonrası kişinin dünya görüşünde değişime yol açar.
Travma hastalarıyla düzenli çalışan profesyonellerde bu stres birikimi psikolojik yaralanmalara, güven ve benlik algısında bozulmaya neden olabilir. Bu nedenle sağlık çalışanlarının kendilerinin de travma mağduru olabileceği kabul edilmeli ve destek sağlanmalıdır.
Travma odaklı bakım (TIC), sağlık çalışanlarının da korunmasını kapsar. Çalışma yükü, kurum içi destek ve ekip dayanışması gibi faktörlerin gözden geçirilmesi önemlidir. Travma odaklı yaklaşımlar, çalışanlarda iş doyumunu artırır, tükenmişliği ve moral yaralanmasını azaltır. Bu yaklaşım, hem hasta hem de sağlık çalışanı için daha güvenli, destekleyici ve pozitif bir sağlık sistemi kültürü oluşturur.
7. Özel Popülasyonlar: Travma Odaklı Bakım İçin Hususlar
Travma odaklı bakımın temel yaklaşımı tüm hastalar için geçerlidir; ancak bazı popülasyonlar travma bakımında özel olarak vurgulanmalıdır. Özellikle şiddet mağdurları ve ana dili İngilizce olmayan hastalar, iletişim, bakım planlaması ve sistem tasarımında ek stratejiler gerektirir.
Bu hastalarda güven inşa etmek, açık ve empatik iletişim kurmak, tercüman desteği sağlamak, kültürel hassasiyet göstermek ve travmayı tetikleyebilecek uygulamalardan kaçınmak önemlidir. Sistem düzeyinde, erişilebilir ve kapsayıcı hizmetlerin sunulması bu gruplar için bakım kalitesini artırır.
8. Travma Odaklı Bir Organizasyon Olmak
Bir sağlık kuruluşu veya travma merkezi tamamen travma odaklı olduğunda, politikalar, uygulamalar ve kurum kültürü rutin olarak travma odaklı bakım ilkelerini içerir. Bu dönüşüm; ATLS gibi eğitim müfredatlarına entegrasyon, sistemi değişimi sahiplenen “lider” bireylerin belirlenmesi ve tüm paydaşların (yöneticiler, klinisyenler, güvenlik, destek personeli, toplum) sürece katılımı ile başlar.
Hastane kalite iyileştirme programları da TIC perspektifini içermelidir. Başlangıçta zorlayıcı görünse de bu kültür günlük pratiğe yerleştiğinde doğal bir kurum standardı haline gelir. Sonuç olarak hem hasta ve çalışan memnuniyeti hem de sistem çıktıları belirgin şekilde iyileşir.
9. Bölüm Özeti
Travma odaklı bakım, aynı zamanda hümanistik bakım olarak da bilinir ve birçok hastanın geçmişte psikolojik, fiziksel veya zihinsel travmalar yaşamış olabileceğini kabul eder. Bu yaklaşım, hasta ile sağlık ekibi arasındaki etkileşimlerin doğrudan hasta deneyimini, güvenliğini ve sonuçlarını etkileyebileceğini ve ayrıca sağlık çalışanlarının kendi iyilik hâllerini de etkileyebileceğini hatırlatır.
Kişisel önyargıların farkında olmak ve hastaya hümanistik bir yaklaşım sergilemek, travma odaklı bakımın temelini oluşturur. Sağlık çalışanları ikincil veya dolaylı travma yaşayabilir; bu durumun fark edilmesi, gerekli önlemlerin alınmasını sağlar ve TIC yaklaşımı bu süreci iyileştirebilir.
Kapsamlı bakım travma odaklı bakımdır; farklı uzmanlık alanlarından kişilerle iş birliği yapmak, yaralanmanın kök nedenlerini (sağlığın sosyal belirleyicileri dahil) ele almaya yardımcı olur.
Temel Öğrenme Noktaları
- SSB: Sosyal ve çevresel koşullar travma hastalarının sağlık sonuçlarını doğrudan etkiler.
- Travmatik stres: Hastalar ve sağlık çalışanları psikolojik yaralanma riski taşır.
- TOB’In 4R’si: Travmayı fark et, tanı, yanıt ver, yeniden travmayı önle.
- İletişim: Empati ve saygı temelli, yargısız ve şeffaf olmalıdır.
Kısa Kısa Travmada Güncel Yaklaşımlar Serisinde Önceki Yazılar
- Bölüm 1 – Birincil Değerlendirme: Primer Bakı
- Bölüm 2 – Birincil Değerlendirme (devam), Masif Kanamanın Kontrolü, Havayolu (giriş)
- Bölüm 3 – Havayolu (devam), Solunum ve Ventilasyon
- Bölüm 4 – Dolaşım ve Volüm Resüsitasyonu
- Bölüm 5 – Nörolojik Değerlendirme ve Yönetim
- Bölüm 6 – Soyulma, Çevresel Tehditler, İkincil Bakı, Transfer
- Bölüm 7 – Kas ve İskelet Travmaları
- Bölüm 8 – Toraks, Abdominopelvik ve Genitoüriner Travma
- Bölüm 9 – Oküler, Termal ve Penetran Yaralanmalar
- Bölüm 10 – Pediatrik Hastada Travma
- Bölüm 11 – Travma Sistemleri, Çatışma Bölgelerinde ve Zorlu Ortamlarda Yaralanma
- Bölüm 12 – Gebelerde ve Yaşlılarda Travma
- Bölüm 13 – Resüsitasyon Ekibinin İşlevi ve İletişimi, Triyaj ve Afet Yönetimi